Hangi Tarih
  Milli Mücadelede Basın
 

1.GİRİŞ

 

I.Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti Mondros Ateşkesi’ni imzalamış ve teslim bayrağını çekmişti. Devlet girmiş olduğu maceradan büyük zararlar görerek çıkıyor, hem insan hem de maddi kayıplarla harbi tamamlıyordu. İtilaf Devletleri savaş biter bitmez Osmanlı Devleti ile ilgili planlarını uygulamaya koyuyor, Türk yurdu yavaş yavaş düşman botlarının altında ezilmeye başlıyordu. Savaş, acımasız yüzünü 1918 yılından sonra da gösteriyor, Türk milleti dört bir taraftan sömürgeciler ve onların kuklaları tarafından yok edilmek isteniyordu. İstanbul ve çevresi İngilizlerin başını çektikleri İtilaf Devletleri, Batı Anadolu Yunanistan, Güneybatı Anadolu İtalya, güney topraklarımız Fransa, Doğu Anadolu Ermenistan, Irak topraklarımız ise İngiltere tarafından işgal ediliyordu. Mondros Ateşkesi’nin 7.maddesine dayanarak işgal güçleri diledikleri yeri işgal etme hakkına sahip oluyordu. Peki bu durum karşısında millet ne diyordu?

Osmanlı Devleti’ni savaşa sokan İttihat ve Terakki Partisi’nin yöneticileri yurdu terk etmişti. İstanbul Hükümeti, işgalcilerle iyi geçinilmesi gerektiğini, aksi takdirde işgallerin artacağını, işgalci güçlerin sözünden çıkılmaması gerektiğini söylüyordu. Padişah ise eli kolu bağlı, umursamaz ve kendi menfaatlerini düşünecek, milletten bihaber bir acizdi. Halk ise uzun süren savaşlardan, bitmek bilmeyen ağır vergilerden usanmış durumdaydı. Böyle bir ortamda kendi arkadaşlarının bile imkansız olarak duyduğu bir ses yükseliyordu: Ya İstiklal, Ya Ölüm…Bu sesin sahibi Mustafa Kemal’di. Ulusun düştüğü bu durumdan kurtulacağından bir an olsun şüphe duymayan Mustafa Kemal, kurtuluş çarelerini uygulamaya koymaya başlamıştı. Bunlardan biri de haberleşme araçlarına hakim olmak, kitle iletişim araçları aracılığıyla halkı bilgilendirmek ve bir anlamda basını propaganda aracı olarak kullanmaktı. Peki neden?

İşgal orduları yurdu ele geçirmeye başlamış, başta İstanbul olmak üzere işgal bölgelerinde yayınlanan gazete ve dergiler üzerinde denetim sağlamışlardı. Gerek baskı yoluyla kapatarak gerekse sansür uygulamasına giderek Anadolu’yla ve direnişle ilgili haberler engelleniyor, doğru olmayan haberlerle ulusun morali bozuluyordu. Ayrıca Anadolu hareketinin halk desteğini alması için de sesini duyurması, bir anlamda basını kullanması gerekiyordu. İşte bu süreçte Mustafa Kemal kurtuluş çareleri ararken kitle iletişim araçlarından yararlanmayı ihmal etmemiştir. Gençlik yıllarından itibaren iletişim ve haberleşme alanına yakın ilgi duyan Mustafa Kemal, gerek Örgütlenme, gerek Silahlı Mücadele, gerekse Cumhuriyet Dönemi’nde basın adına önemli işlere imza atmıştır. Bu çerçevede Milli Mücadele’de basın konusuna bir göz atalım.

 

2.MİLLİ MÜCADELE ÖNCESİ TÜRK BASINININ KISA TARİHİ

 

İlk Türkçe gazete olan Takvim-i Vakayi padişahın ön ayak olması ile devlet tarafından devletin yayın organı olarak 1831’de çıkarılmıştı. Türkler tarafından çıkartılan ilk Türkçe gazete ise Tercüman-ı Ahval 1860’da yayınlanmıştı.[1] Bunun dışında Tanzimat Dönemi’nde Muhbir, Hürriyet, İbret, Osmanlı Hukuk-ı Umumiye, Serbesti, Yeni Gazete, Servet-i Fünun, Sabah, Tercüman-ı Hakikat, Tarik gibi gazeteler açılmıştır.[2] Abdülhamit döneminde sıkı bir sansür ve baskı uygulanmış; grev, suikast, anarşi, sosyalizm, dinamit gibi sözcüklerin kullanımı dahi yasaklanmıştı. II.Meşrutiyet’le birlikte bu baskı ortamı son bulmuştu.[3] II.Meşrutiyet Dönemi diğer alanlarda olduğu gibi basın alanında da bir rahatlama sürecini beraberinde getirmişti. Ayrıca bu dönemde basın Osmanlıcı, İslamcı ve Türkçü olarak sınıflanmıştı.[4] Bu sınıflanmada devletin sonuna doğru ortaya çıkan fikir akımları ve bunların taraftarlığı etkili olmuştu. 1908 yılında Matbuat-ı Osmaniye adında gazetecilerin oluşturduğu bir cemiyet kurulmuştur.[5]

Zamanla devlet içerisinde yayın yapan gazete sayılarında artış olmuştur. Ancak dönem dönem gazetelerin yayınlanma durumlarında iniş çıkışlar yaşanmıştır. Osmanlı Devleti I.Dünya Savaşı’na girdiği yıl 73, 1915’te 6, 1916’da 8, 1917’de 15, savaşın sonuna doğru 71 gazete çıktı. Özellikle 1918 yılında çıkanlardan en önemlileri Akşam, Söz, Hadisat, Yeni Gün, Diken, Nedim gibi gazete ve mecmualardır.[6] Bu yıllarda gazetelerin tirajı yükselmesine rağmen hacimlerinde küçülme olmuştur.[7] 1919 yılına gelindiğinde ise Milli Mücadele başlayacak, basın organları Ankara ve İstanbul taraftarı olmak üzere yayınlarını sürdürecektir.

 

3.MİLLİ MÜCADELE’DE BASININ ÖNEMİ

 

Basının kamuoyunu oluşturma gücü radyo ve televizyon gibi araçların bulunmadığı bir toplumda daha da önem taşır. 1919-1921 yılları arasındaki kamuoyunun oluşmasında en etkili araç gazetelerdi.[8] 1919-1923 yılları arasında Osmanlı hudutları içerisinde gazete ve mecmua sayısı siyasi, iktisadi, edebi ve mizahi olarak 300’ü aşkındır. Bu gazetelerin 100’ü aşkını da siyasi nitelikli olup İstanbul’da çıkmakta idi.[9] Bu yüzden işgal yıllarında İstanbul basını büyük önem taşımıştır. Hatta Mustafa Kemal Paşa daha Erzurum Kongresi toplanmadan 10 Temmuz 1919’da İstanbul Matbuat Cemiyeti’ne yolladığı telde vatan ve milletin tehlikede olması nedeniyle kamuoyunu aydınlatmak ve bilgi vermek durumunda olan Basın Heyeti’ne ülkenin durumunu bildirip İstanbul gazetelerinin yardımını istemişti.[10] Nutuk’ta da belirttiği gibi Atatürk, Ali Rıza Paşa ile yaptıkları görüşmelerde aynen şu istekte bulunuyordu: “Basını yabancı sansürden kurtarınız.”[11] Bu durum işgal yıllarında basına ne kadar önemli iş düştüğünü kanıtlamaktadır.

Aynı yıllarda Yunan ve Ermeni propagandası Avrupa ve Amerika’da son derece etkili idi. Bu sayede oluşan kamuoyu, batılı devletlerin kamuoylarının oluşmasında, dolayısıyla dış politikaları üzerinde etkisini gösteriyordu.[12] Bu durumda kurtuluşa giden yolda basından etkili bir biçimde yararlanmak gerekiyordu. Milli Mücadele yanlıları bunun gerekliliklerini yerine getirmeye çalışmıştır.

Ankara Hükümeti, gazetelerin rahat bilgi alıp vermesi için telgraf kullanımında kolaylık sağlayan bir kanun teklifi dahi hazırlamıştır.[13]

            

              4.MUSTAFA KEMAL’İN BASINA VERDİĞİ ÖNEM

 

Mustafa Kemal’in basına verdiği önemi gazeteci Güneri Civaoğlu şöyle açıklamaktadır: “Halktan kaynaklanan iktidarın, tabii yaklaşımı kamuoyu oluşturmak, kamuoyunu yönlendirmektir. Böyle bir yaklaşımın da en etkili aracı hiç kuşkusuz basındı. Hatta radyonun lüks olduğu, televizyonun bulunmadığı o dönemde basın tek kitle haberleşme, kamuoyu oluşturma ve yönlendirme aracıydı diyebiliriz. Atatürk bu araçtan hayatının her aşamasında büyük çapta yararlandı. Okul yıllarında yayınladığı (el yazısı) gazeteden başlayarak, Anadolu’dan mücadele yıllarına, Cumhuriyet Dönemi’ne kadar her safhada Atatürk basından yararlanmıştır. Aldığı sonuçlarda, parlak başarıda kamuoyu oluşturma ve yönlendirme ustalığının katkısı büyüktür. Atatürk başarılarında böylesine katkısı olan basına daima sıcak kalmış, yazarları, gazetecileri daima yanında, sofrasında bulundurmuş, bu büyük güce daima saygılı olmuştur.”[14] Şimdi Atatürk’ün basına verdiği önemi biraz daha ayrıntılı biçimde inceleyelim:

Mustafa Kemal Harp Okulu’nda iken (1899-1902) arkadaşları ile memleketin durumunun kötüye gittiğini keşfederek, durumu anlatmak için el yazısıyla bir gazete çıkarmışlardı. Okul müdürü Rıza Bey, kendilerini suçüstü yakalamış, ama önemli bir ceza vermemiş, “izinsizlik” cezası vermekle yetinmişti. 1918 tarihinde İstanbul’da yayınlanan Minber gazetesi de Mustafa Kemal’in isteğiyle yayın hayatına girmiştir. Bu adı Mustafa Kemal koymuştur.[15] Mustafa Kemal’in ulusal direnci örgütlemeye başladığında ilk girişimi, haber akımını kontrol altına almak için telgraf ağına el koymak olmuştur. Kemalist bölgeye dışarıdan her çeşit haberin ister telgraf, ister gazete yoluyla girmesi engellenmiştir. [16] İkinci adım olarak Sivas Kongresi vesilesiyle 14 Eylül 1919’da Müdafaa-i Hukuk’un sözcüsü olarak İrade-i Milliye Gazetesi’nin yayınına geçildi. Seçilen isim uzun vadede ulusal egemenliğin hedeflendiğini kanıtlıyordu, ama gazetenin yöneticileri başka bir çizgide kaldılar. Bu sebeple Mustafa Kemal Ankara’ya yerleşir yerleşmez tamamen kendi denetiminde ve hedefini çok daha açık olarak yansıtan Hakimiyet-i Milliye ismi altında gazetesini çıkardı.(10 Ocak 1920) Bunu tamamlayan diğer iki adım Anadolu Ajansı ile Matbuat Umum Müdürlüğü’nün kurulmasıdır. Böylece hem Kemalist bölgeye hem de bunun dışına verilecek haberlerde tekdüzelik sağlanmış oldu. Bu müdürlük Kemalist görüşle uyan yayınlara da para ve malzeme yardımında bulunuyordu.[17] Özetle bu bilgiler Mustafa Kemal’in kitle iletişim araçlarına ne kadar çok önem verdiğini ispatlamaktadır.

Mustafa Kemal Milli Mücadele Dönemi’nde basının yapacağı haberlerin niteliği hakkında nasıl düşünüyordu? Şimdi bu sorunun cevabına bakalım:

Mustafa Kemal, basının dikkate alacağı hususları açıklarken ulusal hak ve hukukun korunması yanında, Avrupa kamuoyunu da kendi yanlarına çekecek yazıların yazılmasını, onların darıltılmamasını, milletlerin hak ve hukukuna saygı gösterilmesini de istemekteydi. 1 Mart 1920 tarihli telgrafında Heyeti Merkeziye’den basının dikkatini çekerken basın mensuplarına, dünya milletlerinin uluslararası sorunlarının çözümlenmesinde onları gücendirecek hareketlerden kaçınılmasını istemiştir. Kuvayı Milliye taraftarı olan gazetelerden vatanın yüksek çıkarlarına zarar verecek hatalardan kaçınmaları gerektiğine inanmakta, bunu vurgulamakta ve bunu sağlayacak olan tedbirleri de kendisi dile getirmekteydi. Suriye, Arabistan, Irak, Kafkasya, Azerbaycan, Elviye-i Selase (Kars, Ardahan, Batum) konuları incelenirken onlar gücendirilmeyecekti. Turanizm ve Panislamizm propagandalarından sakınılacak, Asya’daki Müslümanların kendi hudutları ve milliyetleri savunulacak, Avrupa emperyalizmine karşı çıkılacak, Wilson Prensipleri bütün milletleri savunmak için esas alınacak, İslam lehinde bir dil kullanılacaktı. İşte gerçekten de Türk basını ulusal bağımsızlık mücadelesinde bu yolu izlemiştir.[18]

Daha sonraki süreçte devrimlerin halka benimsetilmesinde basından yararlanan Atatürk basınla ilgili şu düşünceleri dile getirmiştir:

-          Muhterem efendiler, basın özgürlüğünden doğacak sakıncaların giderilmesi doğrudan doğruya basın özgürlüğüyle sağlanmalıdır. (01.11.1923, TBMM)

-          Arkadaşlar, Türkiye basını, ulusun gerçek sesinin ve kararının belirtisi olan Cumhuriyet’in çevresinde çelikten bir kale oluşturacaktır: Bir fikir kalesi, zihniyet kalesi. Basın mensuplarından bunu istemek Cumhuriyet’in hakkıdır. (08.02.1924, İzmir gazetecileriyle görüşme.)

-          Basın özgürlüğü ve toplumsal özgürlükler olmadan ve konuya ait işler hakkında geniş eleştiri alanı bırakılmadan, kamuoyu görevini yapamaz. Kamuoyu özgür eleştiri ve tartışma alanıdır. Bu alan hep açık olmalı ve değişik fikirlerle desteklenmelidir. (1929, Hamdullah Suphi Tanrıöver’in anılarından.)

Atatürk’ün basına verdiği önemi şu olay da anlatmaktadır: Daily Mail gazetesinin muhabiri 1918’in Kasımında İstanbul’a gelmiştir. Belirttiğine göre Mustafa Kemal kendisiyle görüşme isteğinde bulunmuş ve görüşme 14 Kasım 1918 Perşembe günü Pera Palas’ta olmuştur. Ward Price anılarında bu konuya şöyle dokunmaktadır:

“…İstanbul’a ilk kez 1918 yılında gelmiştim. Bir Türk generalin benimle görüşmek istediğini söylediler. Adını sordum, Mustafa Kemal dediler. O zamanlar Mustafa Kemal adını belirsiz bir şekilde işitmiştim. Daveti memnunlukla kabul ettim. Mustafa Kemal düşünceli ve karamsardı. Bana memleketin halinden söz etti ve her iki üç tümcede bir, “Bu böyle olmaz. Vatanı baştan başla değiştirmek lazım, yenileştirmek lazım.” diyordu. O zamanlar doğrusu bu laflara pek dikkat etmemiştim. Mesleğimin her zaman hatırlayacağım büyük hatası, bu emsalsiz dehayı o zaman keşfedememiş olmaklığımdır.”[19] Atatürk’ün bu konuda basın mensuplarıyla ilişki kurması dikkate değer bir noktadır.

Bu arada değinmeden geçmeyelim. Mustafa Kemal’in fotoğrafları 1921 Eylül’ünden itibaren yalnız İstanbul basınında değil, dünya basınında da yayınlanmaya başlamıştır. Dergah gazetesi 20 Eylül 1921 tarihli sayısında “Mustafa Kemal Paşa’nın fotoğraflarını bütün alemin matbuatı tamim etmiştir.” demekte ve Mustafa Kemal Paşa’nın güzel bir tasvirini yapmaktadır.[20]

 

 

 

 

5.İKİ ÖNEMLİ KURULUŞ: ANADOLU AJANSI VE MATBUAT VE İSTİHBARAT MÜDÜRİYET-İ UMUMİYESİ

 

Anadolu Ajansı: İstiklal Savaşı yıllarında 6 Nisan 1920’de Ankara’da Atatürk’ün kararıyla kuruldu. Ajansın adını da Atatürk koydu. Anadolu Ajansı’nın kuruluşu şu bildiriyle halka duyuruluyordu: “Kalbi İslam olan Osmanlı Saltanat Merkezi’nin düşman işgaline geçmesi ve bütün ulus ve vatanımızın en büyük tehlikeye uğramasının sonucu olarak bütün Rumeli ve Anadolu’nun giriştiği ulusal ve kutsal savaş sırasında halkın en doğru iç ve dış haberlerle aydınlatılması önemle gözönünde tutulmuş ve burada en yetkili kişilerden kurulu özel bir heyetin yönetiminde ve Anadolu Ajansı adı altında bir kurum kurulmuştur.”[21] Az sayıda personel ve bir teksir makinesi ile işe başlamıştır.[22]

Anadolu Ajansı’nın ilk kurulduğu yıllarda iki önemli çabası vardı:

1-      Türk kamuoyunu yanlış yönlere sürükleyerek ulusal birliği tehlikeye düşürmek amacıyla içten ve dıştan yapılmakta olan kışkırtma ve yalanlara karşı ulusu uyanık tutmak

2-      Ulusal Kurtuluş’u sağlamaya yönelik karar ve girişimleri halka zamanında bildirmek.[23]

Ajansın amaçlarına ulaşması için bir yandan İstanbul, Zonguldak, İnebolu, Antalya ve İzmit’te birer haber alma şubesi kuruluyor ve bir yandan da askeri telsiz istasyonlarının dinlenme servisleriyle yabancı ülkelerin yayınları izlenerek Ankara’ya ulaştırılıyordu. Bunun yanı sıra Londra, Paris, Berlin, Viyana, Cenevre ve New York’ta haber bürolarının kurulması öngörülüyordu. Bu büroların görevi İstiklal Savaşı ve Türkiye’nin kurtuluşuyla ilgili haberleri yabancı ülkelere duyurmak olacaktı.[24]

Bu yıllarda gazetelerin haber kaynaklarına bakıldığında dış ve siyasi kaynak olarak Anadolu Ajansı görülür.[25] Bu haberlerin dağıtımı ilk yıllarda şöyle olmuştur: Anadolu Ajansı’nın yayınladığı bültenleri bulan kaptanlar, lostromolar, tayfalar İstanbul’a getirir, gazetecilere satarlardı. O zaman gazeteler haber avcılığı için özel muhabir tutar ve haberleri ele geçirmek için birbirleriyle rekabet ederlerdi.[26] İşte bu şartlar altında ajansın haberleri İstanbul’a ulaştırılırdı.

Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi: 7 Haziran 1920 tarihinde kurulmuştur. Bu örgüt Avrupa basını arasında ulusal ve yasal hukukumuzu savunmaya yönelik yayın faaliyetinde bulunacak, Dünya basınını sürekli inceleme ve izlemeyle dünya olaylarını anlamaya çalışacak, ülke içinde zamanın gerekli kıldığı fikri ve psikolojik birliği sağlamak için her çeşit araçlardan yararlanarak uyarma görevini yerine getirecek, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde gazeteler yayınlatacak, Türk ve İslam dünyasını ilgilendiren sorunlar hakkında herkes tarafından kolayca anlaşılabilir broşürler yazdıracak, her tarafta muhabirler bulunduracaktı. Bu özellikleriyle bu kurum istihbarat ve propaganda işlerine de el atmıştır. Bu kurumun İstanbul’daki çağdaşı ise sadece gazete takibi yapmakla meşguldü.[27]

Matbuat ve İstihbarat Umum Müdüriyeti Meclis Başkanlığı’na bağlıdır. Bu bağlılık haber ve bilgi kaynaklarına sahip olma, gazete çıkarma yetkisi, gazete ile ilgili diğer düzenlemeler ve maddi olanaklarla gazetenin desteklenmesidir. Milli Mücadele Anadolu’sunda bir gazetenin çıkması için belirli bir sermaye birikimi ve özel müteşebbislerin desteği olmadığı için basının genellikle devlet veya sivil toplum kuruluşları tarafından desteklenmesi gerekmiştir. Yardım alamayan gazeteler ya baskı sayısını azaltmak ya da bir zaman sonra yayın hayatına ara vermek zorunda kalmışlardır.[28] Tüm bu zorluklar karşısında kuruluş, çözüm önerileri üretmeye çalışmıştır.

 

 

 

 

6.MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE BASININ ÖZELLİKLERİ

 

Bu yıllarda Anadolu basınının, özellikle direnişi destekleyen basının özellikleri dikkat çekicidir. Milli Mücadele yıllarında büyük devletlerin desteklediği basın karşısında, ulusun çıkarları doğrultusunda yayın yapan gazetelerin özelliklerine bir göz atalım:

6.1.Maddi sıkıntılar ve imkânsızlıklar

Anadolu gazeteleri gerek Milli Mücadele yıllarında gerekse önceki yıllarda yoksulluk içinde gelişmiştir. Kağıt, mürekkep ve matbaa harflerinin yok denecek durumda olduğu, bu imkansızlıklar içinde gazete ve mecmuaların kimi zaman ambalaj kağıtlarına basıldığını, sahife sayılarının azalarak basıldığını, ebatlarının çok küçüldüğünü, hatta bazı günler kağıt ve eksikliğinden günlerce, aylarca gazetenin çıkmadığını görmekteyiz. Açıksöz, Albayrak ve Emel bu gazetelere örnek gösterilebilir.[29] Yaşadıkları sıkıntılardan ötürü Hâkimiyet-i Milliye, Yeni Gün ve Sebil’ür-reşad’a 465.613 kuruş, Sivas’a 3.000 kuruş olmak üzere yardım yapılmıştır. Bu dönemde gazetelerin tirajı 200 adete kadar düşmüştür.[30] Bazı yerlerde de gazeteler “esericedit” denilen yazı kağıtlarına basılmıştır. [31]

Bu dönemde yaşanan sıkıntılara bir örnek de yazarların Ankara’ya taşınma macerası olarak verilebilir. İstanbul’daki durumu uygun görmeyen Ahmet Emin Yalman, Halide Edip Adıvar, Ruşen Eşref, Yunus Nadi gibi basın mensupları İstanbul’dan Ankara’ya kaçmışlardır. Bu gazetecilerin gelişiyle ilgili olarak Mustafa Kemal gerekli yol şartlarının temin edildiğini ancak parasal güçlüklerle karşılaşıldığını 15.Kolordu Kumandanlığına şifre ile bildirmişti.[32]

6.2.Gazetelerin haber kaynakları

Basın organlarının haber kaynakları şöyle sıralanabilir:

 

1-      Rus telsiz sistemi

2-      İstanbul’da yayınlanan gazetelerde çıkan haberlerin çevrimi

3-      Milli Mücadele taraftarı gazeteler olarak birbirleriyle haber ve makale alışverişi

4-      Anadolu Ajansı ve Hâkimiyet-i Milliye gazetesi[33]

5-      Matbuat ve İstihbarat Umum Müdüriyeti tarafından kurulan istihbarat şubeleri ve buralarda görevli ajanlar (Londra, Paris, Almanya gibi yerlerdeki dış ajanlar dahil)

6-      Avrupa telsiz istasyonlarının, askeri telsiz istasyonu aracılığıyla elde edilen dış haberlere ait yayınlar

7-      Yabancı gazete ve dergilerde çıkan haberler

8-      Yabancı ajanslardan alınan haberler

9-      Bazı gazetelerin Avrupa’da ve Amerika’da bulunan özel muhabirlerinin gönderdiği haberler

10-  Türkiye’de çıkmakta olan Fransızca, İngilizce, Rumca, Ermenice gazete ve dergilerden yapılan çevirilerle elde edilen haberler[34]

6.3.Gazetelerin tirajları

Gazetenin ismi

Çıktığı yer

Yayın politikası

Tirajı

Yeni Adana

Adana

Ankara taraftarı

500

Emel

Amasya

Ankara taraftarı

250

Hakimiyet-i Milliye

Ankara

Gayri Resmi gazete

2000

Sebilürreşat

Ankara

Din eksenli Ankara taraftarı

3000

Dertli

Bolu

Muhalif Milliyetçi

250

Albayrak

Erzurum

Ankara taraftarı

450

İstiklal

Eskişehir

Ankara taraftarı

700

Işık

Giresun

Milliyetçi edebiyat

500

Açıksöz

Kastamonu

Ankara taraftarı

400

Babalık

Konya

Ankara taraftarı

400

Öğüd

Konya

Tarafsız milliyetçi

400

İrade-i Milliye

Sivas

Ankara taraftarı

250

 

Milli Mücadele Dönemi’nde gazetelerin tirajlarının yüksek sayılara ulaşmadığı görülmektedir. Bunun temel sebebi maddi imkansızlıklardır. Yukarıdaki tablo bu yıllarda çıkan bazı gazeteler hakkında bilgi vermektedir.[35]

Bu listede bir takım eksiklikler de bulunmaktadır. Başlangıçta bin adet basılan gazetelerin önemli haberler veya vaazlarının yayınlandığı sayılarda 3000 adet basıldığı olmuştur.[36] Dönem dönem halkta bilgi açlığını gidermek için gazeteler normal baskılarına ilaveten el ilanı, ikinci baskı, akşam baskısı gibi baskılar yapmışlardır. [37]

6.4.Gazetelerin içerik, şekil ve biçim bakımından özellikleri

Bu dönem basınının en büyük özelliği Milli Mücadele’den yana olmak koşuluyla her türlü düşünceye söz hakkı verilmiş olmasıdır. Bu dönemde çeşitli siyasal akımların ayrı ayrı sözcüleri olduğu gibi belirli dergi ya da gazeteler etrafında farklı görüşler yan yana barınabilmiştir.[38]

Milli Mücadele Dönemi gazetelerinin çoğu renksiz ve resimsizdir. İstanbul basını renkli, Anadolu basını renksiz yapıdadır.[39] Genel olarak gazeteler iki sayfa tek yapraktır. Haftada iki-üç gün çıkanlar ancak dört sayfadır. Başyazarları bellidir, ancak kesin yazar kadroları yoktur.[40] Sütun sayıları ve haber veriliş stilleri aynıdır. Düzensiz yayın ebatları vardır.[41]

Tarz ve üslupta Milli Mücadele Dönemi gazeteleri lirik bir tarzda yayınlanmıştır. Basın sık sık kahramanlık şiirleri yayınlamaktadır. Şiirlerin hâkim duygusu vatanın kurtarılmasıdır. Buradan hareketle iki farklı kutupta yer alan Mehmet Akif’le Nazım’ın şiirlerinin aynı gazetede yer alması doğal bir süreçtir. Dini öğelerin yer aldığı hikâye ve kıssalar gazetelerde çokça bulunmaktadır. Ayetlere ve hadislere geniş yer verilmektedir.[42] Mehmet Akif’in vaazları ve dualar gazetelerde yer almıştır. Zafer sonrası şükür namazları, şenlikler, fener alayları gazetelerdedir.[43] Toplumun ortak paydası din ve dini öğelerde önemli haber olarak yerlerini almakta, camilerde verilen hutbe ve vaazlar gazetelerde aynen yayınlanmaktadır. [44]

Gazetelerde dış devletlerle ilgili haberlerin durumu şöyledir: İngilizlerin yaptığı her türlü iş gazetelerin birinci sayfasına yansımaktadır. Diğer müttefiklerle ilgili haberler Anadolu’yla ilgili hesaplarının açıklandığı haberlerdir. Japonya’yla ilgili neredeyse hiç haber yok gibidir. Bağımsız tek Müslüman ülke Afganistan ile ilgili haberler birinci sayfalarda yer alır. Rusya’dan sıklıkla bahsedilmektedir. Bunda yardım olayının etkisi büyüktür. Hatta zaman zaman haberlerde Rus düşüncesinin hakim olduğu tavırlar da sergilenmektedir.

Milli Mücadele Döneminde gazete isimleri İttihat geleneğinden farklı olarak (tabanca, bomba gibi) yerini, bağımsızlık ve milli iradeyle ilgili isimlere bırakmıştır.

Milli Mücadele basını Ankara tarafından tek merkezli olarak idare edilir. Gazetelerde resmi tebliğlerin yayınlanma zorunluluğu vardır.[45] Bu gazeteler beyanname basını özelliğini gösterir.[46] Toplumsal sorunlarla ilgili makaleler imzasız olarak yayınlanmaktadır. Düşman askeri hep kötü sıfatlarla tanımlanır. Savaş dönemi cephe haberleri ve savaşın genel güzergahı üzerine haber ve yorumlarda resmi kaynaklar ve Anadolu Ajansı’nın haber yorumları kullanılmak zorundadır. Dünyanın neresinde bir isyan veya direniş haberi olursa gazetelerin ilk sayfalarında yer almaktadır. Türk milletinin içinde gelişebilecek ayrılık rüzgârlarına karşı Yunan ve Ermeni zulmünü anlatan haberler sıklıkla vurgulanarak, ayrılık devam ederse düşmanın zulmünün artacağı vurgulanmaktadır.[47] Savaşların en olumsuz zamanlarında dahi halkın moralini bozmamak için kötü haberler yer almamış, zaferlerin yaklaşıldığını hissettiklerinde ise adeta dünyaya kafa tutmuşlardır.[48]

 

 

 

6.5.Gazetelerin dağıtılması

 

Gazetelerin dağıtımı çocuklar tarafından gerçekleşmektedir. İşgal bölgelerinde ise Milli Mücadele yanlısı özel gruplar tarafından dağıtılmaktadır.[49]

 

7.MİLLİ MÜCADELE’DE BASIN ORGANLARI

 

Milli Mücadele’nin başlamasıyla beraber basın Anadolu ve İstanbul basını olarak ikiye ayrılmaya başladı.[50] Bu ayrılık aynı zamanda Milli Mücadele taraftarlarıyla karşıtlarının saflarını da ifade etmektedir.

 

7.1.İSTANBUL BASINI

 

İstanbul basınının bir kısmı işgaller karşısında sessiz kalıp hatta ve hatta Milli Mücadele’yi baltalamaya çalışırken, diğer bir kısmı ise yurdun işgalden kurtulması için Ankara hareketine destek veriyordu.

 

7.1.1. İSTANBUL’DA MİLLİ MÜCADELE YANLISI BASIN ORGANLARI

 

İstanbul Osmanlı-Türk toplumunun gazete, dergi vb basın organlarıyla tanıştığı bir merkez konumundadır. İstiklal Savaşı başlangıcında İstanbul’da yayın hayatını sürdüren çok sayıda gazete ve dergi vardı. Ancak bu yayın organlarının önemli bir kısmı yayın hayatlarını uzun süre devam ettirmemiş ve belli sayıda gazete ve dergiler istikrarlı bir şekilde yayınlarını sürdürebilmişlerdir.[51]

İşgal yıllarının tüm zorluklarına rağmen bazı vatansever gazeteler Ankara hareketine ve kurtuluşa destek vermekten çekinmemişlerdir. Bu dönemde Milli Mücadele’den yana olan kitle iletişim araçları sadece haberleriyle destek vermekle kalmamışlardır. Vakit ve Tasvir gibi gazeteler Ankara’ya silah-haber ve adam kaçırma işinde fiilen rol aldılar.[52] Milli Mücadele yıllarında İstanbul basınında Milli Mücadele haberlerinin kaynağı genellikle takalarla, motorlu kayıklarla, yük gemileriyle İnebolu’dan ya da İzmit’ten getirilen haber bültenleri olmuştur.[53] Bu dönemde İstanbul basınının Anadolu’daki milli hareketi istenen düzeyde desteklediğini söylemek de güçtür. Bu sebeplerin başında İstanbul’un işgal altında olması ve buradaki basının da işgalcilerin denetiminde bulunması gelmekle birlikte, padişahın ve özellikle İstanbul Hükümeti’nin basın üzerindeki etkisini belirtmek gerekir. Gerçi İstanbul basını içinde Milli Mücadele’yi destekleyenler vardı ama bu destek Anadolu basını kadar olamamıştır.[54]

İşte işgal yıllarında İstanbul’dan Ankara’ya ses veren gazetelere bir göz atalım:

Akşam: 1918 yılında çıkarılan bu gazete Milli Mücadele’nin yanında durmuş ve sansür heyetinin çok hücumlarına hedef olmuştur. Necmettin Sadık, Ali Naci, Kazım Şinasi kurucularıdır. Falih Rıfkı’nın Anadolu hareketini destekleyen yazıları önemlidir.[55] Bu dönemde Akşam’da çıkan yazılardan bazıları şöyledir:

-          Anadolu zaferinden hayrete düşenler, belki Sorbon’da okumuşlardır ama Anadolu köyünde ismini yazamayan bir rençberden daha cahildir. Falih Rıfkı Atay, 30 Nisan 1922

-          Eğer bu istiklal ve özgürlük ordusu galip gelmemiş olsaydı, o asrın tarihini yazan sayfalar o kadar kara, o kadar çirkin olacaktı ki…Necmettin Sadak, 29 Ağustos 1921

-          Sönmüş görünen Türk ruhu 7 günden beri Sakarya kıyılarında bir alev gibi yanıyor. Falih Rıfkı Atay, 31 Ağustos 1921[56]

 

Ati-İleri: 1918’de Celal Nuri İleri tarafından kurulan gazete gönlü Milli Mücadele’den yana olduğu halde İttihat ve Terakki baskısı yüzünden milli harekete sayfalarını pek açamamıştır. Fakat bu durum 1921’den sonra değişmiş ve Anadolu’yu desteklemiştir. Hatta ilk cephe haberlerini veren gazete olmuştur.[57] İlk yıllarda Ati adıyla yayınlanmıştır.[58] İleri adeta Milli Mücadele’nin İstanbul’daki sözcülüğünü yapmıştır. Nuri, yazılarıyla Kuvayı Milliye ve Ankara Hükümeti’ni desteklemiş, cepheyle ilgili doğru haberler aktarmıştır. Bu yüzden İngilizler Celal Nuri’yi Malta’ya sürdüler.[59]

 

Tasvir-i Efkar: 1861’de Şinasi tarafından çıkarılmaya başlanan gazete sansür heyetinin ve İtilaf Devletlerinin ağır baskıları karşısında korkmadan, çekinmeden Milli Mücadele’yi destekleyen yazılar yazmıştır. Mustafa Kemal’in biyografisini ve beyannamelerini yayınlamıştır.[60] Diğer gazetelerden farklı olarak muhabir Ruşen Eşref’i ve fotoğrafçısı Kenan Bey’i Sivas Kongresi’ne yollayarak diğer gazetelerden bir adım öne geçmiştir. [61]  Mustafa Kemal’in Milli Mücadele’deki ilk resmi burada yayınlanmıştır.[62] İzmir’in işgali konusunda üç aya yakın bir süre “İzmir Kuvayı Milliyesi” başlığı altında milli güçlerin çalışmalarını aktarmaya çalışmıştır.[63]

Gazete Sakarya Savaşı sürerken de “Mustafa Kemal Paşa mutlaka muzaffer olacaktır. Çanakkale’de iki defa İstanbul’u kurtaran Mustafa Kemal Paşa bu defa da vatanı kurtaracaktır. Çünkü o bütün bir ümmetin ve bütün bir milletin kurtuluş ve yükselme azmini temsil etmektedir.” diyerek Mustafa Kemal’i devletin tek temsilcisi olarak tanıyordu.[64]

 

Minber: Mustafa Kemal’in parasal katılımıyla çıkarılmış bir gazetedir. Mustafa Kemal ile Fethi Okyar 1918 yılının sonuna doğru çıkarmaya karar verdiler ve Atatürk’ün askerlik süresince biriktirdiği, bir inci tüccarına bıraktığı para bu gazete işine yatırıldı. Gazetenin ilk sayısı Mondros Mütarekesi’nden bir gün sonra yayınlandı.[65] Birçok kaynak, bu gazeteye Bahriye Nazırı Cemal Paşa aracılığıyla Halep’te sattığı taylarından elde ettiği paradan sermaye koyduğunu belirtir.[66] Minber gazetesi işgal yıllarında sessiz kalmamış ve sansür hakkında şöyle seslenmiştir: “Hükümet sansürü hele bugünkü şekli acaibde devam eden sansürü katiyen kaldırmalıdır. Menafi-i memlekete muhalif yazı yazan kalemleri mahkemeye tevdi etmekte tereddüt etmemek üzere sansürü kaldırmakta bir mahzur tasavvur etmiyoruz”[67] Parasal durumu parlak olmayan ve 20 Aralık 1918’de iflas ederek son sayısını çıkaran Minber, aynı zamanda Atatürk’ün bütün birikimini tüketmiştir.[68]

Gazete hemen her sayısında özgür kuruluşları, adalet, özgürlük ve eşitlik ilkelerini savunmakta, özellikle basın özgürlüğü üzerinde önemle durmaktadır. Gazetede Mustafa Kemal imzalı hiçbir yazı yoktur. Fakat Mustafa Kemal’e ait birçok aktüel haber, röportaj, kendi mektuplarından aktarmalar vardır. Bu gazete hakkında Sina Akşin şu bilgileri vermektedir.

“Minberin kamuoyunu aydınlatmak ve padişahı uyarmak için Tevfik Paşa aleyhinde şiddetli bir kampanya açtığını Rauf Orbay anlatıyor. Bu sırada Mustafa Kemal, Fethi, İsmail Canbolat her gün buluşan, konuşan dört arkadaştır. Mustafa Kemal grubunun iktidar çalışmalarının o aralık beş günde geliştirilmekte olduğu söylenebilir.(…) Sermayenin önemli bir bölümü Mustafa Kemal’ce yatırılmış ve bununla gerekli tesisat kurulmuştu. Fakat satış azdı, gelir yetersizdi. 8 bin lira daha bulmak gerekiyordu ki bunun bir bölümünün Karasu’dan bir bölümünün Cavit tarafından bir bölümünün de Fethi’den sağlanması kararlaştırıldı…”[69]

 

 

İkdam: 1894 yılında Ahmet Cevdet tarafından çıkarılmaya başlanan gazete Türk bilim, kültür ve siyasi hayatında büyük hizmetler görmüştür. Mütareke yıllarında Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nı, Anadolu hareketinin başlamasıyla ise Milli Mücadele’yi desteklemiştir. İzmir’in işgali konusunda geniş bilgiler vermiş ve işgali protesto mitinglerini yayınlamıştır. Başyazarı Yakup Kadri, yazılarıyla İstanbul ve Anadolu’nun zor şartlarını aktarmaya çalışmıştır. Pek çok sayısı sansür nedeniyle boş çıkmıştır.[70] Başyazarı Yakup Kadri’nin Mustafa Kemal’le yaptığı 17 Temmuz 1921 mülakatının büyük bir kısmı sansüre uğramıştır.[71] Dönemin en kalabalık yazı kadrosuna sahip olan İkdam, 1894’ten 1928 tarihine kadar aralıksız yayın yapmıştır.[72] İkdam’da özellikle Yakup Kadri dikkatleri üzerine çekmekte ve Ankara hareketini hararetle desteklemektedir. Örneğin  Yakup Kadri İkdam’da (1 Kanun-i Evvel) 1920’de Ankara’daki insanlarla ilgili şöyle diyordu: “Beyaz Kafkas tepelerinden yeşil Toros dağlarına kadar uzayan o viraneler, o bataklıklar, o tezek yığınları altında bir hummanın ateşi yanmaktadır...Oradaki insanların hayatı(...) şimdiki sınayi medeniyetinin buharıyla dumanlanmış gözlerimizin kavrayamayacağı kadar geniş ve batini bir alemin esrarını saklıyor.”[73]

 İkdam gazetesinde zaman zaman Ankara bildirileri yayınlanmıştır. Örneğin 5 Mayıs 1922 tarihli ve 9092 sayılı nüshasında yer alan habere göre Yunanlılar, Müslüman halkın namaz kıldığı sırada Muradiye Camii’ne saldırmışlar, Türklerin kimisini katletmiş, kimisini de Yunanistan’a sürmüşlerdi.[74] Gazetelerin haberlerinden bazı örnekler:

-          Bütün mazlum milletler çelikten zincirlerini kırıyor. 16 Nisan 1921

-          Mustafa Kemal Anadolu’ya hayat vermiştir. 14 Nisan 1921

-          Dumlupınar Savaşı kahraman askerlerimizin yaptığı akınlar ve Yunan ordusunun çekilmesiyle sonuçlanmıştır. 15 Nisan 1921[75]

 

İfham: Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçuraoğlu, Hamdullah Suphi, Ömer Seyfettin, Necip Asım, İzzet Ulvi, Falih Rıfkı gibi güçlü imzalardan oluşan bir kadrosu vardı.[76] Ahmet Ferit Tek tarafından 1912 yılında çıkarılan gazete kapatıldıktan sonra 1919’da tekrar yayınlanmaya başlamıştır. Hüseyin Ragıp’ın başyazarlığında çıkan gazete İstanbul’daki Milli Mücadele’yi ve Mustafa Kemal’i desteklemiştir.[77]

 

Sebilürreşat: 1908 yılında kurulan gazetenin sahibi Eşref Edip, başyazarı Mehmet Akif Ersoy’dur. Sakarya Savaşı’ndan sonra Kayseri’ye taşınmış ve bir süre orada çıkmıştır.[78] Bir dönem de Kastamonu’ya taşınmış, 464-465-466 numaralı sayıları burada çıkmıştır.[79]

Milli Mücadele’ye İslami açıdan bakan mecmua hareketin destekleyicisidir.[80] İslami düşünceyi yaymaya çalışan bu derginin 1-182.sayıları Sırat-ı Müstakim adıyla çıkmıştır.[81] İstiklal Marşı ilk defa Sebilürreşat dergisinde 21 Şubat 1921 tarihinde neşredilmiştir.[82]

 

Vakit: 1917 yılında yayın dünyasına katılan Vakit’i Ahmet Emin Yalman’la Mehmet Asım Us birlikte çıkardılar. Gazeteye sürekli yazı yazanlar arasında Hakkı Tarık Us, Ahmet Rasim, Ahmet Şükrü Esmer, Reşat Nuri ve Prof.Selahattin vardı. Ruşen Eşref, Hüseyin Cahit Yalçın, Ziya Gökalp ve Halide Edip de zaman zaman yazı yazdılar.[83]

Vakit gazetesinin çalışanları Ankara’ya silah-haber ve adam kaçırma işinde fiilen rol aldılar.[84] Gazetenin kurucularından Yalman, bağımsızlık hareketini desteklediği için Malta’ya sürülmüş, İstiklal Savaşı yıllarında cepheleri dolaşmış, Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’le röportajlar yapmıştır.[85]

 

7.1.2. İSTANBUL’DA MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN ORGANLARI

 

Milli Mücadele’nin lideri ve sembolü Mustafa Kemal, bu savaşı verirken bir de karşısında basını bulmuştur. Yerli ve yabancı basını… Özellikle yerli basının büyük bir kitlesi Milli Mücadele’ye karşıydı ve Mustafa Kemal ile arkadaşlarına karşı bir mücadeleye girişmişlerdi. Bunların başında Alemdar, Peyam-ı Sabah, Ümit gibi gazeteler ile Refik Halit[86], Refi Cevat, Ali Kemal gibi yazarlar geliyordu.[87] İstanbul hükümeti yanlısı gazeteler Ankara hareketini çılgınlık olarak görmekte, diğerleri ise küçümsemekte, kötülemektedir.[88]  Örneğin; Payitaht gazetesi haberlerini Rum ve Avrupa ajanslarından almakta, Ankara’yı bir harabe olarak tanıtmaktaydı.[89] Bu örneklerin daha nicesini işgal yıllarında vermek mümkündür.

Bazı gazetelerin düşmanca tutumları karşısında Mustafa Kemal bazı önlemler almıştır. Mustafa Kemal Paşa 23 Mart 1920’de Ankara’dan kolordulara ve Refet Bey’e çektiği telgrafta memleketin geleceğine önem kazandırmıştır. Bu sırada kamuoyunun Milli Mücadele yanında yer alması düşünülürken düşmanın hesabına çalışan Peyam-ı Sabah, Alemdar, Serbesti, Bosfor, Entanet gazeteleri ile Rumca ve Ermenice yayın yapan gazetelerin Anadolu’ya sokulmamasını emretmiştir.[90]

Ankara karşısındaki basın değerlendirmelerini direniş güçlerinin aleyhinde yapmıştır. Örneğin; Türk-Sovyet ilişkilerinin uzun süren gelişmelerden sonra 1921 Mart’ında yazılı belge olarak somutlaşması, İstanbul basınınca aktarılan Avrupa kaynaklı dış haberlerde “Türklerin Bolşevikleştirilmesi yolunda bir gelişme” olarak değerlendirilirken, Anadolu basınında aynı gelişmelerin Türk-Sovyet dostluğu açısından olumlu bir aşama olduğu ve emperyalizme karşı her iki ülke arasında bir dayanışma oluşturacağı değerlendirmesinin yapılışı, ilginç bir durum olarak göze çarpmaktadır.[91] Aynı şekilde İstanbul basınının Türk-Ermeni Savaşı’yla ilgili haberleri Ermenice gazetelerden almış olmalarına karşın, Anadolu basınının aynı olaylarla ilgili olarak sadece resmi bildirgeleri yayınlamakla yetindiği gözlenmiştir.[92]

Orhan Koloğlu’nun değerlendirmesine göre “Bağımsızlığa karşı olmaktan çok Kemalist hareketin üzerindeki bu İttihatçı damgasına karşı çıktıkları için bazı gazeteciler Ankara’nın politikasına ters düşmüşler, Kemalizm’e karşı dengeyi padişah yanlılığında bulmuşlar ve oraya destek verirken işgalcilerin ya da Yunanlıların ajanı durumuna düşmüşlerdir. Daha sonra 150 kişilik sürgün listesine sokulanların çoğunun dramı burdadır.”[93]

Bu yıllarda yabancı gazeteler de boş durmamıştır. Bir dönem İzmir Rum gazetelerinin Türklerin silahlandıkları propagandasına İstanbul Rum basını da kendisini kaptırmıştı.[94] 1922 Eylül’ünde zaferin kazanılmasıyla bir anda hem Kuvayı Milliye’ye karşıt Türkçe basın hem de ayrılıkçı azınlık basını bir anda yok olmuştur. Ankara İstanbul’a hakim olduktan sonra ise Rumca, Fransızca, Ermenice, Yahudice gazetelerin etkinlikleri hemen hemen sıfıra inmiştir.[95]

 

İrşad: 1920 yılında Kadızade Hulusi tarafından çıkarılan gazete haftada üç gün yayın yapmıştır. Milli Mücadele’nin karşısında olan gazetenin amacı Mustafa Kemal’e karşı yayın yapmak ve halkı isyana teşvik etmektir.[96]

 

Alemdar: 1909-1922 yılları arasında yayımlanan gazete Milli Mücadele’ye bütün gücüyle karşı çıkmıştır. [97]  Zaman zaman örfi idare tarafından kapatılan bir gazetedir.[98] Memleketin kurtuluşunu İngilizlere karşı sığınmakta bulmuş ve halkı sürekli kışkırtmıştır. Anadolu hareketine karşı ateş püskürmüştür. Bu konuda en amansız saldırıları bu gazete yapmıştır. 11 Nisan 1920 günlü nüshasında Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında Dürrizade’nin fetvasına yer veriyor, başyazısında da şunları söylüyordu: “…en büyük düşmanlarımız bile bizlere bu kadar fenalık yapmamışlardı. Onun için hükümetten ısrarla rica ederiz ki ne yapıp yapıp bu rezaletlere, bu hezeyanlara son versin.” Bu yayınlar halkın tepki ve nefretini kazanmıştır. Aleyhte en çok yazan isim başyazar Refi Cevat olmuştur.[99] Yazılarından bazıları:

-          İngilizleri bekliyoruz, Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. 21 Nisan 1919

-          Anadolu hareketini tutan zehirli mahlûkların kafaları ezilmeli. 13 Nisan 1920

-          Türkiye’nin bir yabancı devlete dayanması şarttır. 14 Temmuz 1919[100]

Şimdi vereceğimiz 5 Mart 1920 tarihli Alemdar gazetesinde yayınlanan Hafız İsmail imzalı “Bizi Nereye Götürüyorlar?” başlıklı yazı her şeyi daha iyi anlatmaktadır:

“Çok güzel, çok ala bu yalancı uyanış… Bundan sonra, bundan sonra gelen Kuvayı Milliye; düşmanların karşısında eli boş durur, vatan onların keyfine göre taksime terk edilir, bakınız sevgili yeşil İzmir’imizin haline, buna can dayanmaz.(…)Dün nasıl Alman askeri diktatörlüğünü almakla bugün çöküntüye uğramışsak, şimdi de Rus Bolşevikliğine can atmakla yarın dünya sahifesinden tamamen silinmek istiyoruz. Düşünce birliğimiz için de bizi en ziyade tutan dini hilafet iken, Bolşeviklikle her şeyden evvel bunları ayaklar altına alarak delice, iftidane çiğnemek emelindeyiz. Karşımızda, başımızda kimler bulunduğundan ise yine haberimiz yok.(…)Bilmiyorlar ki İngiltere tehdide gelmez. Ve biz bunu yapmakla büsbütün kendimizi mahvederiz. Hayır, bunu anlamıyoruz. Bilakis Kırmızı Ordu, Yeşil Ordu gibi değişik maskaralıklar, iğrenç hokkabazlıklarla onu güya âmâna düşürecek, ocakla anlaşmaya mecbur edeceğiz. Hilafetin Türklerde kalması ve İstanbul’un hilafet merkezi olmak üzere kalması en birinci ve mukaddes emelimizi teşkil etmektedir. Buna nail olabilmek için İngiltere, Fransa, İtalya’nın yardımına muhtacız.”[101]

Peyam-ı Sabah: 1913-1922 yılları arasında yayınlanan bu gazete Mihran Efendi’nin Sabah’ı ile Ali Kemal’in Peyam’ının birleşmesiyle meydana geldi. İngiliz mandasını savunan gazete Kuvayı Milliye aleyhinde yazılar çıkarmış, Damat Ferit’in resmi sözcülüğünü yapmıştır. İstanbul Hükümeti’ne itaat edilmesi gerektiğini savunan gazetenin Anadolu’ya sokulması bir dönem yasaklanmıştır.[102] Bu gazete İngiliz gazetelerinin makalelerini aynen yayınlamıştır.[103]

Ali Kemal’e göre Mustafa Kemal ve arkadaşları Rumlardan daha tehlikeli düşmanlardı, soyan, yıkan ve katleden çeteler kuruyorlardı. Ona göre milli ordu hazırlamak felaketti. “Askerler tarafından verilecek emirleri yerine getirmeyiniz.” diye bildiri üzerine bildiri yayınlamıştır. Yazılarında Milli Mücadele’nin liderlerine “Bolşevik ajanları, zırtapozlar, şakiler, asiler” şeklinde ifadeler kullanmıştır. Aşağıda yer alan Ali Kemal tarafından yazılan yazılar onun bakış açısını ortaya koymaktadır.

-          İngiliz milleti kainatın en azimli memleketidir. 9 Kasım 1918

-          İki vatanımız var; biri asıl vatanımız, öteki Fransa! 16 Kasım 1918

-          Mustafa Kemal’in ordusu haydutlardan, yağmacılardan, sabıkalılardan kuruludur. 12 Temmuz 1920

-          Ankara’daki adamlar ufak bir aşireti bile yönetemezler. 13 Şubat 1921

-          Bu milletin yazgısını bu başıbozukların elinden kurtarmak gerekir. 16 Nisan 1922[104]

 

Türkçe İstanbul: Bu gazete ilk olarak 1918 yılında Yeni İstanbul adıyla çıkmıştır. Süleyman Radi, Abdullah Cevdet, Sait Molla gibi İngiliz himayesini isteyen kalemlerden oluşan bir gazeteydi. Sait Molla’nın bu yıllarda İngilizler adına çalışan Rahip Frew’den Milli Mücadele’yi baltalamak için para istediği mektuplar ortaya çıkmıştı, ancak yine yazıları yayınlanmaya devam edilmiştir.[105] Atatürk Nutuk’ta bu ihanet ilişkisiyle ilgili şunları aktarmaktadır:

“Sait Molla ile Rahip Frew arasında geçen bir mektubun alt tarafında şöyle bir not bulunmaktadır: “Birkaç defadır söylemek istediğim halde unutuyorum. Mustafa Kemal Paşa’ya ve taraftarlarına biraz müsait görünmeli ki kendisi kemal-i emniyetle buraya gelebilsin. Bu işe fevkalade ehemmiyet veriniz. Kendi gazetelerimizle taraftarlık edemeyiz.”[106] İşte bu planlarla Mustafa Kemal’i yakalatmak için dahi uğraşmışlardır. Bunun dışında Alemdar ve Peyam-ı Sabah’ta yazıları yayınlanan Sait Molla Büyük Zafer’den sonra Mısır’a kaçmış ve 1924’te vatandaşlıktan çıkartılmıştır.[107]

Bu gazetelerden başka Tarık Mümtaz’ın 1919’da çıkardığı Ümit adlı dergi, Ahmet Faik’in Hadisat’ı, Abdullah Zühdü’nün Yeni Gazetesi, Cevat İbrahim’in Zaman’ı diğer karşı gazetelerdir.[108]

 

            7.2.ANADOLU BASINI

 

 

Milli Mücadele yıllarının Anadolu basını -zararlılar hariç-Türk basın tarihinin en onurlu, en yüz ağartıcı kesimini oluşturur. Bu dönemde Anadolu’da kimisi resmi vilayet matbaalarında, kimisi bir yük vagonunda ilkel koşullar altında gazetelerini çıkarmaya çalışmışlardır.[109] Şimdi bu gazetelere bakalım.

 

 

7.2.1.ANADOLU’DA MİLLİ MÜCADELE YANLISI BASIN ORGANLARI

 

 

Bu yıllarda Anadolu’da çıkan gazetelerin büyük bir çoğunluğu yurdun kurtulması yönünde yayın yapıyordu. Ama bu durum işgal bölgelerindeki gazeteler için pek geçerli olmamıştır. Gerek tehdit, gerek sansür gerekse kapatma yoluyla sesleri susturulmak istenmiştir.

Ankara’da yayınlanan gazeteler ise tüm olanaklarıyla Milli Mücadele’ye destek vermeye çalışmışlardır. Zaman zaman imkansızlar içinde yayın yapsalar da genel itibariyle İstiklal Savaşı’nı yurda ve dünyaya duyurmak için uğraşmışlardır. Bu yıllarda Ankara basını sadece İstanbul basınıyla değil, Yunan ve İngiliz basınının propagandasıyla da baş etmek durumundadır.[110] En basit baskı araçları kullanılmıştır. Baskı makineleri at ve öküz arabalarıyla ilden ile taşınmış ve gazeteler en ilkel koşullar altında yayınlanmıştır.[111]

Anadolu basını Mustafa Kemal önderliğindeki Milli Mücadele hareketinin geniş kitlelere duyurulmasına aracılık etmiştir. Kitle iletişim araçlarının olmadığı bir dönemde Anadolu’da gelişen hareketin haklılığının ve meşruluğunun anlatılması için basına büyük bir ihtiyaç duyuluyordu.[112] Milli Mücadele destekçisi olarak Anadolu’da 82 yayın belirmiştir. Ankara’nın iki gazetesi Hakimiyet-i Milliye ve Yenigün Anadolu basınını yönlendiren iki gazete olmuştur. Yeni Adana, Açıksöz (Kastamonu), Babalık-Öğüt  / Nasihat (Konya), İstikbal (Trabzon), Işık (Giresun), Albayrak (Erzurum) Milli Mücadele’nin başlıcalarını oluştururlar.[113]

Bu arada işgal altındaki şehirlerde basının tutumu işgale göre şekillenmektedir. Bütün iyi niyetlerine rağmen İzmir ve Bursa’da basın bağımsız değildir.[114] Çünkü işgal ve sansür gerçek yüzünü göstermektedir. Ertuğrul örneğinde olduğu gibi bazı gazeteler de kapatılmıştır. Ertuğrul gazetesi yedi sayı yayınlandı ve 19 Aralık 1920 Pazar günü Yunanlılar tarafından kapatıldı.[115] Hatta gazetenin sorumluları Refik ve Mümtaz Beyler mahkemeye sevkedildi.[116] Ayrıca Anadolu’daki basın azınlık basınıyla uğraşmak durumunda kalmıştır. Örneğin Yahya Kemal, İleri gazetesinin 12 Mart 1921 tarihli yazısında Yunan neşriyat kuvvetinin Türkçe sesleri örttüğünden bahsetmektedir.[117]

Ayrıca Anadolu basını anti-emperyalist niteliğinin yanı sıra Sovyetler’deki rejime hoşgörüyle bakar bir tutum içine de girmiştir. Bir Sovyet gazetecinin belirttiği gibi daha önceleri hiç kullanılmayan “komünizm, emperyalizm, emek” kavramları bol bol kullanılmıştır.[118]

 

Hakimiyet-i Milliye: Mustafa Kemal 1919 yılının Aralık ayının son günlerinde Ankara’ya gelir gelmez orada bir gazete çıkartılması konusu üzerine eğilmiştir.[119] Mustafa Kemal’in direktifiyle, Sivas’ta kurulan İrade-i Milliye’nin bir devamı olarak Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Temsiliyesi adına 10 Ocak 1920’de çıkmıştır. Birinci sayısındaki başyazıda “…Bu ismi tesadüfen vermedik[120]. …Şu halde diyebiliriz ki Hakimiyet-i Milliye’nin mesleği milletin müdafaa-i hakimiyeti olacaktır.” İlk başlarda çıkan yazılar imzasızdı ve bunlar Mustafa Kemal tarafından dikte ettiriliyordu.  Sonraki yıllarda Ulus adıyla yayınına devam etmiştir. Başyazarlığını sırasıyla Hamdullah Suphi, Hüseyin Ragıp ve Ahmet Ağaoğlu yapmıştır.[121] Bir dönem haftada 2 kez, bir dönem 3 kez çıkmıştır. 6 Şubat 1921’de kendi adına bir matbaa kurduktan sonra düzenli olarak çıkmaya başlamıştır. Yazar kadrosunda da Mahmut Esat Bozkurt, Aka Gündüz, Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri, Ahmet Ağaoğlu, Yahya Kemal, Ruşen Eşref, İzzet Ulvi, Ziya Gevher gibi isimler bulunmaktadır.[122] Hakimiyet-i Milliye gazetesi zaman zaman dış kaynaklarda çıkan yalan haberlerle ilgili tekzipler yayınlamıştır.[123] Hakimiyet-i Milliye’den bazı haber örnekleri şöyledir:

-          Hakimiyet-i Milliye’nin başına geçenler, Bizans’ın zevkli hayatına, Anadolu’nun yalçın ve kimsesiz ufuklarını tercih etmişlerdir. 11 Şubat 1920

-          Emperyalizmle, millet ve bağımsızlık ilkelerinin mücadelesi, emperyalizmin yenilgisiyle sonuçlanacaktır. Sınırlarımız içinde kalan herkesi millettaşımız sayıyoruz. 21 Şubat 1920

-          Bugün İstanbul’da bir hükümet varsa bu, milletin değil, İngilizlerin hükümetidir. Bu hükümetin üyeleri, İstanbul işgal edildiği zaman evlerine çekildiler, bir grev bile yapmadılar. 3 Nisan 1920

-          İstanbul’un işgali sonuçsuz kalmaya mahkum bir şaşkınlıktan ibarettir. Millet duruma hakimdir. 17 Nisan 1920

-          Artık tereddütsüz söyleyebiliriz ki, millet katili İstanbul Hükümeti Yunanistan’ın müttefikidir. 28 Haziran 1920

-          Askerlikte paralı, bedelli askerlik yasası çıkarmak, zenginler yaşasın, fakirler gebersin demektir. Herkesin görevi cepheye gitmektir. 27 Ekim 1920

-          Düşman önünde, cephe arkasında, kadın, çocuk, genç, ihtiyar…Vatan aşkı ve geleceğin ateşiyle yekpare bir kale halini almıştır. İşte Türk milleti! 7 Nisan 1921

-          Sakarya Zaferi Kahire’de, Kabil’de, Bombay’da, Cezayir ve Fas’ta sevinç yankıları uyandırıyor. 19 Ocak 1922

-          Ya Misak-ı Milli ya hiç! İşitiyor musunuz efendiler? 27 Mart 1922

-          Anadolu Yunanistan için bir mezar oldu. 4 Eylül 1922

-          Vahdettin en son melanetini de gösterdi. Hilafet makamından kaçtı ve İngilizlerin kucağına atıldı. 19 Kasım 1922[124]

Sonraki süreçte Hakimiyet-i Milliye giderek Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Fırkası’nın resmi organına dönüşmüştür.[125]

 

Yeni Gün: 1918 yılında Yunus Nadi tarafından çıkarılmaya başlanan gazete Misak-ı Milli’yi var gücüyle savunmuştur.[126] İşgal yıllarında İstanbul’da gazete zor günler geçirmiştir. Yunus Nadi 8 Nisan’da çıkan bir yazısında şöyle diyordu: “Bazen hür olduk, fakat bazen çok güç durumlarda kaldık. Sesimizi çıkaramaz olduk.” Gazete bu koşullarda görevini yapamadığı kanısındaydı. Yeni Gün’ün İstanbul’daki son sayısı 12 Nisan 1920’de yayınlandı. Başyazının başlığı “Millet Katilleri” idi. İngilizler zaten gazeteyi 17 Mart gecesi basmışlar ve çalışanlarda bir panik havası yaratmışlardı. Bu durumda Yunus Nadi Yenigün’ü kapatıp Ankara’ya gitmeye karar verdi. [127] Zaman zaman sansüre maruz kalan, zor şartlar altında görev yapan[128] gazete dört ay sonra 9 Ağustos 1920’de Ankara’da yeniden çıkmaya başladı.[129] 1924 tarihinden itibaren Cumhuriyet adıyla yayınını sürdürmüştür. Sakarya Savaşı sırasında Kayseri’ye taşınan gazete, daha sonra tekrar Ankara’ya dönmüştür.[130] İşgal yıllarında işgal güçlerini sık sık eleştiren Yunus Nadi, daha önceleri Amerika’nın lehine yazılar yazmaktaydı.[131]

 

Ahali: 1919 yılında Edirne’de ve Samsun’da iki farklı gazete bu isimle çıkmıştır. Edirne’deki Ahali Trakya’daki Türklüğün haklarını savunmuş, Milli Mücadele hareketini halka benimsetmek için çaba göstermiştir. [132]  Edirne’nin Ahali’si bu kentin işgalinden sonra Sofya’da yayınına devam etmiştir.[133]

Samsun’daki Ahali Karadeniz’de faaliyet gösteren Pontus çetelerine karşı milli birlik ve beraberliği sağlamak ve milli direnişin desteklenmesi konusunda yazılar yayımlayarak mücadele vermiştir.[134] Bu gazetede çıkan haberlerden bazıları şunlardır:

-          Hükümet edenler, bu vatanın ve milletin düşmanı, egemen zorbalardır.

-          Milletin ve vatanın sonsuz felaketi pahasına iktidar sayesinde milyonlar kazanan harp zenginleri, kamu çıkarına ağır vergiler ödemeye mecbur tutulmalıdır.

-          Okullara devam edenlerin sayısını artırmak için her yerde öğrenci yurtları kurulmalıdır. Zengin öğrenciler, fakirlerle giysi ve yiyeceklerini paylaşmalılardır.[135]

 

Albayrak: Kurucusu Selim Polat’tır.[136] 1913 yılında[137] İttihat ve Terakki’nin yayın organı olarak kurulmuştur. Erzurum’un Ruslar tarafından işgaliyle kapanmış, 1.Dünya Savaşı’ndan sonra tekrar çıkmaya başlamıştır. [138]  İşgal yıllarında Şark Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yayın organı durumuna getirilmiştir. Gazetenin alt başlığında “Vilayet-i Şarkiye Ermenistan Olamaz.” ibaresi vardır. Gazete Doğu bölgesinin en etkili propaganda aracı ve kongreler döneminin en önemli tarih kaynaklarındandır. Gazetenin doğudaki Türkçülük hareketinin ve Atatürk ilkelerinin savunucusu olmasında Süleyman Necati’nin payı büyüktür.[139] Gazete kendisini “Türk Halk Gazetesi” olarak tanımlamıştır. Tirajı 450 kadar olan gazete 150 sayı çıkarabilmiştir. Albayrak 1921 yılı başlarında Kürt ayaklanmasını bastıran Nurettin Paşa’yı eleştirdiği için kapatılmıştır.[140] 1921’den sonra bu gazetenin görevini Varlık üstlenmiştir.[141]

 

Emel: 1920’de Amasya’da Mehmet Sırrı tarafından çıkarılmıştır.[142] Sırrı İstanbul’dan Amasya’ya yerleşmiş aydın görüşlü ve özgür yaratılışlı bir gazeteciydi. Bu bölgede gazete olmamasına rağmen yokluklar içinde Emel çıkarılmaya çalışılmıştır.[143] Haftada bir yayınlanmıştır.[144] Bir dönem için yerini Hakikat adlı gazeteye bırakmıştır.[145]

 

Antalya’da Anadolu: Milli Mücadele hareketinin güneydeki en büyük sözcüsü olan bu gazete 1912 yılında Haydar Rüştü Bey tarafından İzmir’de kurulmuş, İzmir’in işgaliyle Antalya’ya taşınmıştır.[146] Günlük yayınlanan bir gazetedir.[147] 7.dönem milletvekilliği yapan Haydar Rüştü’nün ölümünden sonra, bir süre eşi tarafından yayınlanmış, fakat gücü yetmediği için gazete 1953’te kapanmıştır.[148]

 

Yeni Dünya: Bu gazete ilk olarak Seyyare-i Yeni Dünya adıyla Eskişehir’de Çerkez Ethem tarafından çıkarılmış ve bu dönemde Bolşevizm savunulmuştur. Gazetenin yazı işlerine Arif Oruç getirilmiş, 1921 yılından sonra ise Oruç Ankara’da gazeteyi çıkarmıştır. Ankara’ya geldikten sonra Çerkez Ethem’in sözcülüğünden çıkmış, bunun tam karşıtı bir politika gütmüştür. Örneğin I.İnönü Savaşı’nın başladığı günlerde şunları yazıyordu:

“Yunanlılar Ethem’in teşvikiyle kuvvetli fırkalarıyla Eskişehir üzerine yürüdüler. Hainlikten yararlanan düşman, hızlı bir hareketle Eskişehir’i kazanmak istiyor. Ethem Eskişehir’e kolayca girilebileceğini umut ediyordu. Ama askerlerimizin büyük bir heyecanla savaştıkları yolunda her yerden haberler alıyoruz.”[149]

 

Babalık: Yusuf Mazhar tarafından 1910 yılında Konya’da çıkarılan bu gazete bir dönem “Türk Sözü” adıyla yayınlanmıştır. Milli Mücadele’nin en ateşli savunucusu olan Babalık haftada iki defa çıkarılırken 5 Nisan 1921’de günlük çıkmaya başlamıştır.[150]

 

Öğüd: Abdülgani Ahmet tarafından 1918’de kurulmuştur. Gazetenin alt başlığında “Amal-i milliyeye hizmetkar yevmi Türk gazetesidir.” ibaresi vardır. İtilaf Devletleri ve İtalyanlara karşı yazılar yazmaktadır. Sevr Antlaşması’ndan sonra “Türk milletinin hiçbir yenilgiye boyun eğmeyeceğini, istiklali uğrunda kanının son damlasına kadar mücadeleye azimli olduğunu” açıklamıştır.[151]

Gazetenin yazı işleri müdürlüğünü Sadri Ertem yapıyordu. Yazı kadrosunda Lütfi Arif Kenber, Müeyyet Bekman, Celal Davut Arıbal, Enver Behnan Şapolyo gibi isimler vardı.[152]

Öğüd gazetesinde İngiltere aleyhine sert yazılara rastlanmıştır.[153] İstanbul’daki İngiliz güçleri, İtalyan İşgal Kuvvetleri komutanına Öğüd gazetesinin susturulması konusunda sürekli baskı yapmış, gazetenin yayınlarının kesin bir şekilde durdurulmasını istemişlerdir. Bu durumda İtalyanlar zorunlu bir baskın düzenlemeye karar verdiler. İtalyan komutan baskından bir gün önce gazetenin yazarı Feridun Kandemir’e gizlice haber ulaştırarak ertesi gün matbaayı basacaklarını duyurdu. Bunun üzerine işçiler bir baskı pedalı ile üç harf kasasını gizlice bir arabaya yükleyerek Söylemez Baba Türbesi’ne taşıdılar.[154] Öğüd o günlerde her gün çıkan ilk gazete idi. Bir türbede çıkan ilk gazete unvanını da kazanıyordu.[155] Ayrıca ilk defa bir Anadolu gazetesi Ankara ve Konya gibi iki şehirde yayınlanma özelliğine Öğüd’le beraber sahip olmuştur.[156]

Öğüd bir taraftan Kuvayı Milliye hareketinin teşkilatlanması için çalışırken, bir taraftan da düşmanlara karşı halkı mücadeleye çağırmıştır. 4 Mart 1920 tarihli sayısında “Konyalım Yürü” başlıklı yazıda halka şöyle sesleniyordu: “Ey Konyalı! Milyonlarca şehidin kefeni, mukaddes bayrağının ezeli kabesi olan güzel vatanın çiğneniyor! Mavi canavarlar o güzel yurdunu kanlı çizmeleri altında parçalamak istiyor. Ey Konyalı! Sağır mısın? İzmir’de, daha bir çok yerde doğranan masum evlatlar senin kardeşin, namusları payimal edilen kızlar, senin hemşiren değil mi? Bunu inkar edebilir misin? Haşa! Sen bu kadar zilleti kabul edemezsin?[157]

Öğüd Anadolu’da Milli Mücadele safında yer alan öteki Anadolu gazeteleri arasında en çok okunan, tirajı en fazla olan, yorumları ve haberlerine itibar edilen bir gazete olarak ün yapmıştı.[158]

 

Açıksöz: İnebolu’ya çıkarılan binlerce ton savaş malzemesi, Kastamonu çevresinden temin edilen arabalara ve hayvanlara yüklenmiş ve her türlü zor şartlarda cepheye taşınmıştır.[159] Sadece bu yönüyle değil, kamuoyu oluşturmadaki desteğiyle de Kastamonu önemlidir.

1919 tarihinde Kastamonu’da Açıksöz çıkarılmıştır. Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yayın organı durumuna geçmiştir. Anadolu halkını her türlü olaydan haberdar etme çabasını sürdürmüştür.[160] Milli Mücadele’nin ateşli bir savunucusu olarak yayınını 1931 tarihine kadar devam ettirmiştir. Sahibi Ahmed Hamdi, başyazarı Hüsnü Açıksöz’dür.[161] Açıksöz idarehanesi Kastamonu’daki aydınların bir karargah merkezi gibi çalışmıştır.[162] Açıksöz gazetesinde Akif’in şiirleri de yayınlanmıştır.[163] Bazı haber örnekleri şöyledir:

-          Damat Ferit Hükümeti’nin yapacağı barış, milleti İngiliz esaretine koyar. Barışı onlar değil, millet yapar. 16 Mayıs 1920

-          Bolşeviklerden korkulmamalıdır. 10 Haziran 1920

-          Bu millet yaşamaz diyenler gözlerini Hazar Denizi çevresinde 70-80 milyon millettaşımıza ve daha aşağılardaki yüzlerce milyon dindaşımıza çevirsinler. Kokuşmuş Avrupa’yı bir kabus gibi titreten toplardan ve ateşlerden daha güçlü bir insan mahşerini görsünler. 27 Haziran 1920[164]

 

İzmir’e Doğru: 22 Eylül 1919 tarihinde Üçüncü Balıkesir Kongresi sonrasında kamuoyunu Kuvayı Milliye konusunda aydınlatacak bir yayın organının çıkarılması kararlaştırılmış ve bu gazete böyle ortaya çıkmıştır.[165] İzmir’e Doğru gazetesi hem işgal güçlerine hem batılı devletlere hem de kendi halkına hitaben yazdığı ve işgal politikasının haksızlığının anlatıldığı yazılardan oluşmaktadır.[166] Balıkesir’de Kuvayı Milliye’nin yayın organı olarak çıkmaya başlayan gazetenin alt başlığında “Amal-i Milliye’yi müdafaa edecek yazılar kabul edilir.” cümlesi vardır. İzmir’e Doğru milli duyguyu işleyen İzmir’in işgali meselesinin heyecanını taze tutmak isteyen ve Milli Mücadele ruhunu yaygınlaştırmak için çalışmış olan yayın organlarından biridir. Gazetenin sahibi Vasıf Çınar’dır.[167] Tülay Alim Baran’a göre, “Bu gazete İstanbul Hükümeti’nden farklı olarak Milli Mücadele’yi değerlendirmekte ve o yıllarda çok ihtiyacı duyulan Kuvayı Milliye fikrinin seslendirilmesinde etkin bir rol oynamaktadır.” [168] Milli Mücadele’nin simgesi olan gazete dört sayfa olarak çıkmış ve ilk sayıları 1000-3000 kadar basılmıştır. Gazete Yunanlıların Balıkesir’e girmeleri üzerine[169] 74.sayıda kapanmıştır.[170]

İşgal altında yayınlanan Türkçe gazetelerin ağzına kilit vurulurken bu gazete yurtseverlerin yanık bağrına su serpiyor, bir umut ışığı yakıyordu. İdarehane adresi olarak Balıkesir’de Kuvayı Milliye karargahı verilmişti ki burası Halit Bey konağı idi. Gazete Pazar ve Çarşamba günleri olmak üzere iki kere yayınlanmıştır.[171]

Yazılarıyla Milli Mücadele’ye destek veren İzmir’e Doğru’nun yazarı Vasıf Bey’in, 7 Kanun-u Sani 336(1920) tarihli “İzmir Türk’tür.” başlıklı yazısı şöyle bitmektedir: “Türk milleti artık zulme karşı mukabele edecek her türlü aksül amellerden mesuliyet kabul etmeyecek, dökülecek her türlü kanların intikamını alacaktır ve ölümü bile göze aldığını ispat edecektir ki son zerre-i hayatını sarfetmeden İzmir’i sefil düşmana teslim etmeyecektir. Çünkü İzmir Yunan olamaz, Türk’tür ve ebediyen Türk olarak kalacaktır.” Mim.Vasıf[172]

 

İstikbal: Faik Ahmet tarafından 1918’de Trabzon’da kurulmuştur. Rum-Pontus faaliyetlerini engellemeye çalışmıştır. Trabzon Muhafazaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yayın organı hakline gelmiş ve beyannameleriyle halkı Milli Mücadele’ye sevk etmiştir.[173] Mehmet Salih Ongan, Kemal Ahmet gibi yazarları bulunmaktadır.[174] Haftada iki defa küçük boyda çıkan gazete 27 Ocak 1921 tarihinden itibaren günlük hale gelmiş ve Türk zaferlerinin müjdesini vermiştir.[175]

 

Satvet-i Milliye: 1922 yılında Hulusi Bey tarafından Elazığ’da çıkarılmıştır. Macarzade Hakkı Bey tarafından yapılan karikatürleri ile ilk defa Milli Mücadele yıllarında karikatürlü bir gazete çıkmaya başlamıştır.[176] Elazığ’da Milli Mücadele’yi destekleyen en önemli gazetedir.[177]

 

Yeni Adana: Ahmet Remzi tarafından 1918 yılında Adana’da (Pozantı) çıkarılmaya başlanmıştır. Gazete gönüllü Ermeni askerlerinin şımarıklığını şiddetle tenkit eden ve Çukurova’nın Türklüğünü haykıran bir gazete olarak dikkat çekmiştir.[178] Gazetenin 8.sayısı çıkar çıkmaz işgal kuvvetleri matbaayı basıp çalışanları basıp tutuklamış, Ahmet Remzi Bey kadın kılığına girerek canını zor kurtarmıştır. İşgal kuvvetlerinin elinden kurtulanlar Karaisalı Kelebek İstasyonu’nda bir vagona yerleşerek ilkel baskı araçlarıyla yayınlarını sürdürmüştür. Yeni Adana Çukurova’da Milli Mücadele’nin örgütlenmesinde bu yönde kamuoyu oluşturulmasında ve düşman propagandasının etkisiz duruma getirilmesinde önemli rol oynamıştır. 2003 yılında da yayınını sürdüren Yeni Adana’yı Ahmet Remzi’nin oğlu Çetin Remzi Yüreğir yönetmektedir.[179]

 

İrade-i Milliye: Mustafa Kemal tarafından Heyeti Temsiliye adına yayın yapmak için kurdurulan ilk Milli Mücadele gazetesi olarak 14 Eylül 1919’da Sivas’ta çıkmaya başlamıştır. Gazete Sivas Kongresi’nde alınacak olan kararları halka duyurmak için önceden kurulmuştur. Sorumlusu Demircioğlu Selahaddin adlı bir gençtir. Gazete resmi işlemler yüzünden kongre bittikten ancak üç gün sonra çıkabilmiştir. İlk sayısında çıkış sebebi Milli Mücadele’nin halka ve dünyaya duyurulması olarak açıklanmıştır. Başyazılarının çoğu Atatürk tarafından dikte ettirilmiştir. Önceleri haftada bir yayınlanan gazete daha sonra günlük çıkmaya başlamıştır. [180] Mustafa Kemal Ankara’ya giderken İrade-i Milliye gazetesini yanında götürmek istemiş, ancak Sivas Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyeleri gazetenin Sivas’ta kalması için ısrar etmişlerdir.[181] 1919’da Atatürk’ün denetiminden çıkan gazete Hakimiyet-i Milliye’nin kurulmasıyla işlevini yitirmiştir. 1922 Mart’ın sonunda kapanmıştır.[182]

Atatürk Nutuk’ta İrade-i Milliye ile ilgili şunları aktarmaktadır: “İngilizlerin Merzifon ve Samsun’u boşaltmalarının ardından Sivas’ta kutlamalar yapılmıştır. Sivas’ta yayınlanan İrade-i Milliye gazetesi bu olayı olduğu gibi yazdı. Dahiliye Nazırı Damat Ferit Paşa, bu gazetenin haberlerine dayanarak, Sivas iline yaptığı bir bildiride “kahrolsun işgal” şeklindeki yazılar, hükümetin bugünkü siyasetine uygun değildir diyordu. Bu ne demektir efendiler? Hükümet işgali suç saymayan bir politika mı güdüyordu?”[183] İrade-i Milliye’den bazı haber örnekleri:

-          Güneş nereden doğacak? Karanlık, her taraf karanlık! Batı’nın kara bulutları arasında batan barış ve mutluluk güneşi, yıllar geçti hala doğmuyor. 26 Ocak 1920

-          Kabus! Ey İslam alemi ve beşeriyet! 20.yüzyıl zulüm cellâtları, medeniyet dünyasına leke sürmektedir. 22 Mart 1920

-          Müdafaa uğruna ölmek, yaşamanın en yüce mertebesidir. 12 Nisan 1920[184]

 

Hukuk-ı Beşer: Mustafa Kemal Paşa 1919’a Anadolu’ya geçmeden önce de yabancı işgale karşı sesini yükselten Türk gazeteleri vardı. Bunların başında 15 Mayıs’ta Kordon’da ilerleyen Yunan askerlerine ilk kurşunu atıp şehit olan İzmir’in Hukuk-ı Beşer gazetesi başyazarı Hasan Tahsin(Osman Nevres) gelir.[185]

Hukukubeşer’de Hasan Tahsin “Cihan bize düşman iken bize ne İngiltere’den ne Fransa’dan ne saireden kendimize ufak bir muavenet ve muhabbet beklemeyelim. Bizi kurtaracak kendi ruhlarımızın derinliklerinden doğan samimiyetle birbirimizin ellerini sıkmak milli bünyemizi ezen canileri şiddetle cezalandırmak gereklidir.” diye yazıyordu.[186] Aynı Hasan Tahsin bir başka yazısında “Hayır, hayır, meyus olmayalım. Biz ölmedik, yaşıyoruz. Henüz damarlarımızda İzmir’imiz, halifemiz, hakanımız, payitahtımız için akıtacak kanımız var. Bu memlekete göz diken kuvvetleri yakacak, eritecek hararetimiz pek hem de pek mebzul. Yalnız bunu da unutmasınlar ki Çanakkale kahramanlarının mavi beyaz kucağında salibi taşıyan Yunanlılığın canavar hâkimiyeti altında yaşayacak tek hemşiresi, tek bir validesi, ufak bir beşiği yoktur. Ancak evet ancak hilalin al gölgesi altında hakanıyla, payitahtıyla, İzmir’iyle yaşayacak bir Türklük vardır.”[187]

Hasan Tahsin, Anadolu ve Duygu gazetelerine cephe almış olmakla birlikte, Hürriyet ve İtilafçı basınla da  işbirliğine girmedi. Nail Moralı bu durumu şöyle açıklamaktadır: “Selanikli Hasan Tahsin bize yakın olmakla beraber gazetesinde milli hisleri ile diğer bozguncu meslektaşlarından uzak, tehlikeyi gören, savunan yazılarıyla yalnız başına, serazat çalışmayı tercih ediyordu, kanaatindeyim.”[188]

Bunlar dışında Edirne’de Trakya Paşaeli, Giresun’da Işık, İzmir’de Hukuk-ı Beşer, Bolu’da Dertli, Kayseri’de Adana’ya Doğru gazeteleri Milli Mücadele’yi desteklemişlerdir.[189]

 

7.2.2. ANADOLU’DA MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN ORGANLARI VE BİR ÖRNEK: KÖYLÜ

 

Milli Mücadele yıllarında Anadolu’nun tamamının Ankara hareketine destek verdiği söylenemez. Bu yıllarda birazdan adını okuyacağınız gazeteler Kuvayı Milliye düşüncesine ve direniş yapılmasına karşı çıkmışlar, adeta işgalcilerin işini kolaylaştıran bir politika izlemişlerdir.

Anadolu’da Milli Mücadele’ye karşı olan gazetelerin başında şunlar gelmektedir: Adana’da Ferda (Fransızlardan destek görmüştür.), Trabzon’da İrşad, Kastamonu’da Zafer[190], İzmir’de Köylü… Bu gazetelerden Köylü’ye göz atalım:

Köylü gazetesi: Köylü gazetesi, işgalin başlangıcı ve sonundan itibaren Kuvayı Milliye’yi bir bela, bir çete olarak nitelemiş ve isyancı Anzavur’a alkış tutmuştur.[191] Mondros Mütarekesi’nin ardından Köylü gazetesi İngilizlere teşekkür ediyor ve milleti büyük bir tehlikeden kurtaran hükümetimize minnettarlık duyduğunu dile getiriyordu.[192]

Bu gazete işgalden sonra tutumunu değiştirmeye başlamıştır. Hatta bu değişikliğin 1919 Nisanında başladığı dikkatimizi çekmektedir. İzmir’de 11 yıldan beri çıkan Türk, işçi, köylü ve esnafının haklarını savunan, dilimizin sadeleşmesi ve özleşmesi yolunda büyük adımlar atan, mütareke boyunca Rum yaygaralarına karşı koyan Mehmet Refet, işgal boyunca da Ege’de Yunan çıkarlarının savunucusu oldu. İzmir’in kurtuluşundan bir süre önce Yunanistan’a kaçtı ve Midilli’ye gitti.[193]

İzmir’de yabancı gazetelerin durumu ise şu şekildeydi: Mütareke ve işgal döneminde İzmir’de birçok Rumca gazete yayımlanmıştır. Bunların başlıcaları Kozmos, Elefteros Tipos, Amaltiya Taros, Patris, Estiya vs. idi. Bu Rumca gazeteler mütarekeden hemen sonra Türklere karşı saldırıya geçmişler, Yunan çıkarlarının savunucusu durumuna gelmişler ve Batı Anadolu’nun Yunanistan’a verilmesi için yoğun bir propaganda etkinliğine girmişlerdir.[194] Bu Rum gazeteler Türk gazetelerinde çıkan haberleri yalanlamaya, İngilizleri Türk gazetelerine karşı kışkırtmaya ve Rum gençleri ayaklandırmaya çalışmışlardır.[195] İzmir’de yabancı dille çıkan gazetelerden Independent ve La Liberte gazeteleri ise Fransızca olarak çıkıyor ve Yunan çıkarları doğrultusunda yayın yapıyorlardı.[196]

 

8.SANSÜR MESELESİ

 

İşgal yıllarında sansür, Türk basınına büyük zarar vermiştir.[197] Bu nedenle İstanbul basını üzerinde uygulanan sansür yüzünden Anadolu’daki hareketi gerektiği kadar destekleyememiştir.[198] İstanbul basının sürekli ve şiddetli baskısı altında kaldığı sansür nedeniyle politik bir anlatım biçimini seçmesinin doğal karşılanması da kaçınılmazdı.[199] İstanbul’un Mustafa Kemal’in asi olduğu yönündeki fetvayı yayınlamasına karşın, İstanbul basınının Mustafa Kemal ve arkadaşlarının vatanı kurtarmaya çalıştıkları yolundaki karşıt fetvayı yayınlamamaları sansür yüzündendir. İstanbul basınının sansüre uğrayan yazıların yerine başkalarını koymayıp boş sütunlarla yayın yapması çok anlamlıdır.[200]

İstanbul’un işgalinin ardından basının İngiliz sansürüne maruz kaldığı çok açıktır. İşgal güçlerinin direktifi doğrultusunda Padişah Mehmed Vahdeddin, Sadrazam Tevfik Paşa ve bakanların ortak imzası ile basının sansür edilmesinin esaslarını içeren bir kararname çıkarılmıştı. Kararnamenin 1.maddesi, Matbuat Kanunu’nun ilgili maddelerini askıya alarak her türlü yayının ve basılı kâğıdın askeri yönetim ya da Mülkiye Sansür Kurulu’nun özel yazılı izni olmadan basılıp yayınlanmasını kesinlikle yasaklıyordu.[201]

Bu yıllarda Yeni Gazete’nin basına uygulanan sansür hakkında yorumu şöyledir: “Matbuat Cemiyeti’nin düzenlediği toplantıda hükümetin koymuş olduğu Kanun-ı Muvakkat (geçici) ile sansürü kendi arzusuyla koymadığı İtilaf Devletlerinin baskıları sonucu olduğu tespit edilmiştir.”[202]

İzmir’de işgalden iki gün sonra Köylü, Ahenk, Müsavat, Islahat, Medeniyet sansürün gölgesi altında işgal kuvvetleri komutanlığının bildirileriyle dolu olarak çıkmaya başlamışlardı. Türkçe gazeteler artık hem Yunan hem de müttefik sansüründen geçmek zorunda idi.[203] Ayrıca bu dönemde İzmir’de Yunanlıların matbuat kalemi aracılığıyla Türkçe gazetelere gönderdikleri resmi bildiriler olduğu gibi yayınlanıyordu. Askeri raporlar, Yunanlıların şu ya da buradaki sözde başarılarını ifade neden duyurular, İstanbul’da ya da Ankara’da çıkan gazetelerde yer alan Yunan zulmünü anlatan haberleri yalanlamaya yönelik tekzipler İzmir’deki gazetelerde hemen hemen her gün yer alıyordu.[204]

Sansür zaman zaman yerini yalanlamaya da bırakmıştır. Örneğin; İzmir’deki Ermeni çeteleri Türk mahallelerini dolaşarak Müslümanlara baskı yapıyorlar, Akhisar dolaylarında da Yunanlılar halkı tedirgin eden davranışlarda bulunuyorlardı. İzmir’deki Yunan matbuat kalemi bu olayları yalanlamakta ve hatta bunların “hayal ve eracif”ten olduğunu iddia etmekte, Yunan askerlerinin sözüm ona “…ahalinin can, ırz ve mallarının zalim Türk çetelerinden emr-i muhafazası uğrunda itina ile çalıştıkları” propagandası da eklenmekteydi. Ankara’da çıkan Hakimiyet-i Milliye’nin 25 Mayıs tarihli sayısında yer alan Söke’ye bir saat uzaklıktaki Gümüş Köyü’nün Yunanlılar tarafından yakıldığı haberi de aynı şekilde tekzip ediliyordu.[205] 18 Haziran 1919 tarihli Ahenk gazetesi ise Denizli’deki Kozmos gazetesinden naklen Denizli’deki Kuvayı Milliyecilerin yaptıkları hareketleri zorbalık şeklinde niteleyerek yayımlamak zorunda kalmış; 19 Haziran 1919’da ise gene Ahenk gazetesinde Yunan Askeri Bildirisi yayınlanmış ve bunda Bergama’daki Kuvayı Milliyeciler “haydut”, 25 Haziran tarihli Ahenk’te ise “çete” olarak gösterilmişlerdir.[206]

 

İstanbul basını ancak 1921 yılında Ulusal Bağımsızlık Savaşı konusunda bilgiler verme olanağı bulmuştur. 1920 Haziran’ındaki Doğu Zaferi, 1921 Ocak’ında I.İnönü, Mart’ında II.İnönü Zaferi, 1921 Eylül’ünde Sakarya Zaferi sonunda padişah ve İstanbul Hükümeti artık ulusal kuvvetlerin başarıya ulaşacaklarına inanmışlardı. Bu tarihlerden sonra İstanbul basınının cepheler, milli kuvvetler, TBMM, Mustafa Kemal konusunda bilgi vermesine göz yumuldu. Bunda İstanbul Hükümeti’nin TBMM ile anlaşabilme düşüncesi ile ileriye dönük kendi çıkarlarını garantiye alma kaygıları önplandadır.[207]

Sansür Anadolu basını için pek geçerli değildir. Anadolu basınının çoğunluğu Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın yanındadır. Anadolu basını hem İstanbul’dan hem padişahın otoritesinden uzak hem de işgal altında bulunmadığından ve olaylara daha yakın olduğu ve çevresinde Ulusal Bağımsızlık Savaşı verenler olduğundan gerçekleri daha yakından görüyor, onu destekliyor ve yanında yer alıyordu.[208]

 

 

9.DIŞ BASINDAN BAZI SESLER

 

Atatürk dış dünyayı savaştan haberdar etmek, yabancı gazetecilerle ilişki kurmak, onlara beyanat verme yollarına da başvurmuştur. Halide Edip Adıvar’ın tavsiyesi üzerine Sivas Kongresi’ne Amerikalı Chicago Daily News gazetesinin Louis Browne adlı muhabiri davet edilmişti. Atatürk bu gazeteciye durumun incelenmesi için buraya Amerika’dan bir heyet gönderilmesini söylemiş ve muhabir aracılığıyla Amerikan Senatosu’na bazı mesajlar göndertmiştir. Böylece bütün dünyaya basın yoluyla İstiklal Savaşı’nın varlığını duyurmuştur.[209]

Ayrıca Bulgar gazetelerinin uydurma haberlerinin önüne geçmek için de harekete geçmiş ve haberlerin doğrusunun Edirne’de yayınlanıp Bulgar basınına ulaştırılmasını istemiştir.[210]

Bu yıllarda Atatürk’ün haberleşmeye verdiği önem yabancıların dikkatini çekmiştir. Gazeteci Browne gazetesine çektiği telgrafta şunları aktarmaktadır:

“Bu gece gördüğüm kadar iyi işleyen telgraf şebekesini ömrümde görmedim. Yarım saat içinde Erzurum, Erzincan, Musul, Diyarbakır, Samsun, Trabzon, Ankara, Malatya, Harput, Konya ve Bursa hepsi birbiriyle haberleşme halindeydiler. Bütün bu yerlere ulaşan telin bir ucunda Mustafa Kemal oturuyor, öbür ucunda da bu şehir ve kasabaların askeri komutanlarıyla mülki idari amirleri bulunuyorlardı.” İstiklal Savaşı’nın kazanılmasının nedenleri bu yazarın dilinden Amerika’ya çok güzel bir şekilde aktarılmıştır.[211]

Milli Mücadele yıllarında Amerikan basınında çıkan haber örnekleri Ankara hareketinin farklı bir kıtadan nasıl görüldüğü konusunda son derece dikkat çekicidir. Şimdi bu haberlere bir göz atalım:

“Kendisine “Milliyetçi Kuvvetler Diktatörü” adını takan Mustafa Kemal Paşa komutasındaki altı tümenlik bir Türk kuvvetinin Anadolu’daki İtilaf kuvvetlerini tehdit etmeye başlaması Barış Konferansı çevrelerinde ciddi endişelere yol açmıştır. Paris’e ulaşan doğrulanmamış söylentilere göre Müslüman topraklarının Hıristiyanlarca ele geçirilmesini istemeyen İranlılar da Mustafa Kemal Paşa’ya yardım sağlamak için çaba göstermektedirler.”[212]

 

New York Times

1 Ağustos 1919

Amerikan Heyeti  Türkiye’yi Kargaşalık İçinde Buldu

“Uzun süredir maaş alamayan Türk askerleri dağınık çeteler haklinde bulunmakta olup bunların toplamı 22.000 kişiyi geçmemektedir. Kendilerini “Milliyetçi Kuvvetler” olarak tanımlayan bu çeteler İstanbul Hükümeti’ni tanımamaktadırlar.”[213]

New York Times

14 Eylül 1919

 

Türkiye İtilaf Devletleri İçin Büyük Bir Sorun Haline Geliyor

“Türkiye’de hükümetin istifasıyla ortaya çıkan yeni durum, Fransız siyasi çevrelerine göre, Barış Konferansı’nı ciddi ve acil sorunlarla karşı karşıya getirmiştir. Fransız basını Anadolu’nun İstanbul’un kontrolünden çıkmış olduğunu belirterek Genç Türklerin duruma hakim olmaya başladıklarını ileri sürüyor. L’Intresigeant, Damat Ferit Paşa kabinesinin, Erzurum’da yeni bir hükümet kurmuş olan Mustafa Kemal Paşa’nın bir ültümatomu üzerine istifa etmek zorunda kaldığını bildiriyor.”[214]

New York Times

7 Ekim 1919

 

Asi Türk Lideri Kemal, Lenin’e İşbirliği Teklif Etti

“Anadolu’da kurulan Milliyetçi Türk Hükümeti’nin lideri Mustafa Kemal Rusya’nın Bolşevik lideri Lenin’e bir işbirliği anlaşması teklif etti.”[215]

New York Times

11 Kasım 1919

 

Jackson Fleming, Yakın Doğu’da Sıfır Saati

“Milliyetçiler Türkiye’deki bütün ilerici unsurları saflarına toplamış görünüyorlar. Halkın büyük bir bölümü de milliyetçileri desteklemektedir. Milliyetçilerin ülke kamuoyundaki etkileri o kadar büyüktür ki İstanbul Hükümeti bile İtilaf Devletlerinin itirazlarına rağmen bazı üyelerini değiştirmek zorunda kalmıştır. Türkler işgal kuvvetleri tarafından uygulanan baskılara karşı büyük bir direnç göstermektedirler. Milliyetçilerin kendi iddialarına göre Ermenileri yok etmeleri ve anarşiye başvurarak İstanbul’u işgalcilerden temizlemeleri işten bile değildir.”[216]

ASIA Dergisi

 Ocak 1920

Antlaşma Sonucu Türk Devleti Bir Gölge Haline Geliyor

“İmparatorluk nüfusunun 24 milyonunu (geriye 6 milyon kalıyor) ve donanmasının geri kalan kısmını kaybediyor. Türklere Asya Türkiye’sinde küçük bir gölge bırakılacak. Küçük bir bölge dışında bütün topraklarını kaybedecekler.”[217]

New York Times

                                                                                                                               3 Mart 1920

Türk Milliyetçileri

“Sahra topçusundan tamamen yoksun olan Türklerin bir meydan savaşını göze almalarına imkan yoktur. Mustafa Kemal ancak gerilla taktikleri uygulayarak milliyetçilerin kaderini değiştirmeye yeltenebilir.”[218]

New York Times

8 Temmuz 1920

 

Kemal’in Türkleri Antep’te Fransızlara Saldırdı

“Antep şehrini yeniden ele geçirmek isteyen Türklerin, Fransızlara karşı saldırıya geçtikleri bildiriliyor. Fransızların ise daha gerideki takviyeli mevzilere doğru geri çekilerek bir karşı taarruz planladıkları anlaşılıyor. Gelen haberler ilk savaşın çok çetin geçtiğini gösteriyor.”[219]

New York Times

10 Ocak 1921

  Kemal Fransa’nın Şartlarını Kabul  Ediyor

“Fransa ile Türk milliyetçileri arasındaki barış anlaşmasını yarın Paris’te imzalanması beklenmektedir. Fransa’nın Kilikya’yı boşaltmasına karşılık Türkler, azınlıkların korunması konusunda Londra Görüşmelerinde ortaya atılan teklifi kabul etmişlerdir.”[220]

New York Times

7 Mart 1921

 

Bu gazetede 17 Mayıs 1922 tarihinde “Yeni Gaddarlıklar”, 28 Mayıs 1922 tarihinde “Türkler Kötülüklerini Bir Kez Daha Gösterdiler”, 25 Eylül 1922 tarihinde “Kemal’in Bitmeyen İstekleri” gibi manşetler atılmıştır.[221]

Bu gazetelerde Sivas Kongresi’ne kadar yumuşak manşetler görülmektedir. Fakat Sivas’tan sonra manşetler sertleşmekte ve sanki İtilaf Devletleri değil de, Ankara hareketi işgalciymiş gibi eleştirilmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında Sivas Kongresi’nde alınan manda ve himayenin kesin bir dille reddedilmesi kararı etkili olmuştur.

Bu yıllarda Alman basını ise İtilaf Devletlerinin Anadolu’da yaptıkları yıkımlarla ilgileniyordu.

“Kızılhaç’ın uluslararası temsilcisi İsveçreli Gehri’nin raporu: Yunan işgal ordusu iki aydan beri Müslüman halkın kökünü kuruttu. Beldelerin yakılması, katliamlar, terör hareketleri buna hiç şüphe bırakmıyor. Gördüğümüz gaddarlıklar, silahlı sivillerin, haydutların ve düzenli ordu birliklerinin eseriydi. Küçük Asya’da evsiz iki milyon insan, yanmış ve talan edilmiş köylerde yaşamaya çalışıyor. Anadolu’daki İtilaf Devletleri komisyonu, neyi kaydettiyse gerçektir: Türk halkı imha edilmek isteniyor!”[222]

Neue Freie Presse

15 Aralık 1922

 

Bir diğer bir örnek de şudur: Daily Telgraph’ın (İngiliz gazetesi) Türkleri suçlamaları üzerine Vossische Zeitung bu gazeteye cevap niteliğinde haber yapmıştır. “Türk gazetelerinin bir kınama dahi yazmadığını” ifade eden bu gazete “Ermenilerin, Fransa ile birlikte tebaası olduğu ülkeye karşı ihanet ettiğini ve Türk topraklarını haksız yere işgal etmek isteyen Fransızlarla birlikte birçok Türk’ü öldürdüklerini niçin yazmıyor?” şeklinde eleştiride bulunuyordu.[223]

 

11.SONUÇ

 

Yeni Türk Devleti’nin bağımsızlığı kazanma süreci türlü zorluklardan geçmiştir. Bu zorluklar içerisinde geliştirilen yöntemlerden biri de kitle iletişim araçlarının doğru biçimde kullanılması ve geliştirilmesi olmuştur. Ulusun en zor günlerinde onun aydınlatıcısı, moral kaynağı gazeteleri incelerken bunların ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

 

Şimdi Mustafa Kemal’in basın alanında yaptığı çalışmaları kısaca hatırlayalım: Mustafa Kemal önderliğindeki siyasal eylem Anadolu’daki ilk örgütlenme çabalarından itibaren basına ilgi duymuş,[230] bu konuda Mustafa Kemal’in ilk girişimlerinden birisi haberleşmeyi kontrol altına almak üzere telgraf ağına el koymak olmuştur. İkinci olarak Sivas Kongresi vesilesiyle 14 Eylül 1919’da İrade-i Milliye[231] gazetesi çıkarılmıştır. Mustafa Kemal Ankara’ya gelince bu kez Hakimiyet-i Milliye gazetesi yayın hayatına atıldı. Bunu tamamlayan diğer adımlar Anadolu Ajansı ile Matbuat Umum Müdürlüğü’nün kurulmasıdır.[232] Bu yıllarda Matbuat ve İstihbarat Müdürlüğü ve Anadolu Ajansı’nın desteği önemlidir. Çünkü bu iki kurum istihbarattan halkı bilgilendirmeye, gazetelerin dış haberlerinin tedarikinden yabancı gazetelerde çıkan haberlerin çevrilmesine ve gerekli yerlerde sansür uygulamaya kadar bir çok konuda gazetelere yardımcı olmuşlardır.[233] Tüm bu çalışmalar İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında basının gücünü anlatmaktadır. Bunun dışında Milli Mücadelenin yanında ve karşısında onlarca gazete durmuş ve tarih sahnesindeki yerini almıştır. Bu gazeteler hakkında bir takım bilgiler vermeye çalıştık.

 

Peki bu yıllarda İstanbul Hükümeti ne yapmaktadır? İstanbul Hükümeti, Rum ve Ermenilerin Müslümanlar hakkında her türlü zararlı propaganda yapmalarına izin vermekte, böylece Avrupa kamuoyunun Türkler aleyhine oluşmasına olanak sağlamaktadır. Bu yanlış düşünce tarzına karşı oluşan Kuvayı Milliye ve Anadolu basını karşı çıkmakta ve bu yanlış izlenimi silmek için çalışmalar yapmaktaydı.[234] Yani bir yandan azınlık basını, diğer yandan İstanbul Hükümeti’nin ve işgalcilerin desteklediği İstanbul basını milli hareketin aleyhine çalışmalarını sürdürmekte, diğer yandan yokluklar içerisinde bazı aydınlar Milli Mücadele’nin başarısı için çalışmaktadır. Bu savaşın basın alanındaki yüzüdür. Aslında bu savaşın sadece askeri yöntemlerle yapılmadığını, psikolojik ve propagandaya dayalı temellerinin olduğunu da göstermektedir.

Basının rolü ve gücüne gelince…Yerel basın o zamana kadar ve bugün dahi hiç ulaşamadığı etkileri yakalamış, toplumsal yapının yeniden oluşturulmasında ana etkenlerden biri olmuştur.[235] Kuvayı Milliye’nin zaferleri işgal sansürüne rağmen halka sürekli yansıtılmıştır.[236] Peki daha sonra? Daha sonraki süreçte ise Atatürk inkılâplarını halka benimsetmek, halkın gönlünde yerleştirmek için de basından büyük ölçüde yararlanmıştır.[237] Yani kitle iletişim araçları ve gazeteler Yeni Türk Devleti’nin kuruluş aşamasında ve sonrasında oldukça önemli bir yere sahip olmuştur.

Basın günümüzde de bu önemini korumaktadır. Kitlelerin siyasal tercihlerinden kamuoyu oluşturmalarına kadar pek çok gelişmeyi etkileyen unsurların başında basın gelmektedir. Bu nedenle siyasal iktidarlardan büyük şirketlere kadar topluma yön vermek isteyenlerin en önemli araçlarından biri yine basındır. Tıpkı İstiklal Savaşı’nda olduğu gibi…

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

1-      Atatürk, Mustafa Kemal, Nutuk, Alfa, 17.baskı, İstanbul 2007.

2-      Atatürk, Mustafa Kemal, Nutuk (1927), Yapı Kredi Yayınları, 1.baskı, İstanbul 2011.

3-      Ayhan, Bünyamin, Milli Mücadele’de Basın-Olağanüstü Durumlarda Propaganda, Tablet Kitabevi, 1.baskı, Konya 2007.

4-      Akbulut, Dursun Ali, “Milli Mücadele’de Türk Basını”, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Cilt I, Atatürk Araştırma Merkezi, 3.baskı, Ankara 2004.

5-      Arıkan, Zeki, Mütareke ve İşgal Dönemi İzmir Basını(30 Ekim 1918-8 Eylül 1922), Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Tarih Kurumu Baskıevi, Ankara 1989.

6-      Altınal, Şengül, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 1992.

7-      Baran, Tülay Alim, Vasıf Çınar ve İzmir’e Doğru Gazetesi Yazıları, Arma Yayınları, İstanbul 2011.

8-      Borak, Sadi, Atatürk’ün İstanbul’daki Çalışmaları, Kırmızı Beyaz, 1.baskı, İstanbul 2004.

9-      Cıvaoğlu, Güneri, “Atatürk Döneminde Basın ve Basın Özgürlüğü”, Yayına Hazırlayan: Asım Can, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, 1.baskı, İstanbul 1982.

10-  Çalık, Ramazan, Alman Basınında Milli Mücadele ve Mustafa Kemal Paşa (1919-1923), Basın, Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Özkan Matbaacılık, Ankara 2004.

11-  Eski, Mustafa, Kastamonu Basınında Milli Mücadele’nin Etkileri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1995.

12-  Gevgilili, Ali, “Türkiye Basını”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 1, İletişim Yayınları, İstanbul 1983.

13-  Güner, Zekai, Milli Mücadele Başlarken Türk Kamuoyu, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1.baskı, Ankara 1999.

14-  Ilgar, İhsan, Mütarekede Yerli ve Yabancı Basın, Kervan Yayınları, İstanbul 1973.

15-  Koloğlu, Orhan, Osmanlı'dan 21.Yüzyıla Basın Tarihi, Pozitif Yayınları, İstanbul 2006.

16-  Kabataş, Orhan - Güner, Zekai,  Milli Mücadele Dönemi Beyannameleri ve Basını, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara 1990.

17-  Kaplan, Mehmet (ve diğerleri), Devrin Yazarlarının Kalemiyle Milli Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal, Kültür Bakanlığı Yayınları, Cilt I, 1.baskı, 1981 İstanbul.

18-  Kalıpçı, İlknur, Atatürk, Basın ve Bursa, Özsan Matbaacılık, Bursa 1998, s.78.

19-  Nair, Güney, 1878-1999 Sivas Basını, Dilek Ofset Matbaacılık, Sivas 1999.

20-  Oral, Fuat Süreyya, Türk Basın Tarihi 1919-1965, Sanayii Nefise Matbaası, Ankara 1973.

21-  Özkaya, Yücel, Milli Mücadele'de Atatürk ve Basın, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 1989.

22-  Öztoprak, İzzet, Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1989.

23-  Önder, Mehmet, Milli Mücadelenin Yanında ve Safında Öğüd Gazetesi, Güven Matbaası, Ankara 1986.

24-  Şahhüseyinoğlu, Nedim, Dünden Bugüne Düşünceye ve Basına Sansür, Paragraf Yayınevi, Ankara 2005.

25-  Topuz, Hıfzı, II.Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi, 1.baskı, İstanbul 2003.

26-  Ulagay, Osman, Amerikan Basınında Türk Kurtuluş Savaşı, Yelken Matbaası, İstanbul 1974.

 

 

 

                              

 
 
  Bugün 6 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol